Desteklenen Çalışmalar
AŞAĞIDA LİSTESİ VERİLEN ÇALIŞMALAR DESTEKLENMEKTEDİR
1. KATLEDİLENLER TAİFESİNDENİZ
ÖNSÖZ
SİSLİ DAĞLAR
BUZLUK DAĞI
KUDUZ KÖPEKLER
FERMAN YAZDIRILMIŞ
KULAĞA FISILDAYAN RÜZGÂR
İKTİDAR
DONU SOYULMUŞ
SÖKÜLÜ RUHLAR
EVRENİN ÖBÜR UCU
HAKTIR TA KENDİSİ
On bölümden oluşan çalışmada “adalet beklentisi” işlenmelidir.
"Mazlumlara İthafen"
KATLEDİLENLER TAİFESİNDENİZ.
Sisli dağlara uğradın mı?
Yolun geçti mi oralardan
Tekeliyi, Yıldız Dağlarını
Buzluk Dağlarını duydun mu?
Rüzgâr kulağına fısıldadı mı?
Yalın ayak, yorgansız
Türkmenin başına gelenleri
Kuduz Köpek - Yavuz
Ferman yazdırmış
Kanı, malı, namusu
Helaldir Kızılbaşın
Melun ferman geçerli
Nerdeyse Allah emri
Toza bulanmış saçlarını
Gördün mü kız çocuklarının,
Koşuşan ihtiyarları,
Çırpınan bedenleri.
Kader midir Aleviye
Mehdi sevene, bekleyene
Gözleri oyulmak,
Soyları kurutulmak
Kuyulara doldurulmak.
Biter mi bu acı,
Diner mi bu sızı.
Yolun geçerse buralardan
Kulağına fısıldar rüzgâr
Etrafını sarar masum ruhlar,
Bir ürperti duyar mısın,?
Kılın kıpırdar mı,?
Ali'yi seven dağ bu mu?
İktidar ey iktidar
Neler yaptın sen neler
Yerin altına, üstüne
Göklere kazıdın zulmü
Bir beden kızgın kumda,
Başı yok, oklanmış, mızraklanmış,
Kılıçlar kesmiş, paramparça
Soyulmuş donu, gömleği
Çıplak, kan, kıpkırmızı
Melun nallar çiğnemiş
Öylece çölde yapayalnız
Ne anlatırsın be Hoca,
Nefesim ateş,
Gözyaşım kandır.
Ben öleli bin yıl oldu
Ruhum söküleli bedenimden
Kolum kırılalı
Ayağım kesileli
Yapayalnız kalalı
Bin yıl oldu, belki daha fazla
Ne senin gezdiğin yerlerdeyim
Ne senin kokladığın havada
Evrenin ta öbür ucuna
Uçup gideli, dönmemecesine,
Binlerce yıl oldu.
Senin bildiğin, anladığın
Söyleyip durduğun vaazın
Hangi dildedir, kimcedir?
Mehdiden başkası sarmaz bu yarayı
Dindiremez bu sızıyı,
Mehdi dediğimde
Adalettir, insanlıktır.
Hak’tır ta kendisi.
01.01.2011/TOKAT
2. BOGO DİRENİŞ ŞARKISI
ÖNSÖZ
BOGO NERESİDİR VE ORADA NELER OLMUŞTUR
ESSAH NERESİDİR VE BURADA NELER OLMUŞTUR
ŞARKI METNİ HAKKINDA
OĞULA KALAN MİRAS
ZİNCİRLERİ KIRMAK
ÇOCUKLARIN SEVİNÇ ÇIĞLIKLARI
KURUMASI GEREKEN AĞAÇ
GÖZDEN YAŞI SİLMEK
ÖLÜMÜ ÖLDÜRMEK
SONSUZA KARIŞAN CAN
On bölümden oluşan anlatıda Essah ile Bogo özellerinde direniş mekânları ve kalan semboller işlenmelidir.
"Essah'a İthafen"
BOGO DİRENİŞ ŞARKISI
Ölürsem vasiyetimdir
Gömmeyin bedenimi
Karımı Çağırın
İster bağırarak ağlasın
İster sevinerek coşsun
Rahat bırakın onu
Nasıl olsa birini bulur
Teselli eder rahatlatır onu
Silahımı ve beremi oğluma verin
Özgür vatanım için savaşsın
...
Elindeki ayağındaki
Zincirlerini kırsın halkımın
Hürriyet âşıklarına ilham olsun
Bir taş dikin başıma kırmızıdan
El değmemiş bizden bir taş
Torunlarım olursa
Onlarda gelsin, bayram gibi
Şenlikler yapılsın
Aranızdayım, hiç ayrılmamışçasına
Danslar ediyorum sizinle
Belki sizden
Daha da çok sevineceğim
Sizinle
Çocukların sevinç çığlıkları
Göğe yükselsin
Gençler el ele tutsun
Herkes birbirinin gözünün
İçine baksın
Yensin, içilsin
Hoş geldin hürriyet
Hak'tan başkasına
Boyun eğilmesin
Entrikacı zorbanın
Ağacı kurusun, bir daha
Asla çıkmamacasına
Hakça paylaşım olsun
Açlıktan ölmesin kimse
Kimse hor görmesin diğerini
İnsanlık esas olsun
Kin kurusun, nefret ölsün
Yücelerin yücesine yücelsin
Her nefes, her can
Gözden yaş silinsin
Ölüm, ölsün
Can, sonsuza karışsın.
10.02.2011
TOKAT
3. GÜVENİLİRE SIR
ÖNSÖZ
GİZ GİZEM SIR VE ESRAR KELİMELERİ
SIR OLAMAYAN KONULAR
ÖZEL BİR MEKÂN
ÖZEL BİR AN
ÇAĞIRDIĞIN RABBİNİN ADI NEDİR?
KÂSE
SANDIK
MAĞARA
YEŞİL TÜRBE
GÜVENİLİRLER
On bölümden oluşan anlatıda sırlar işlenmelidir.
"Sırlara İthaf en"
GÜVENİLİRE SIR
Giz, gizem, sır, esrar
Saklı tutulan, gizlenen
Korunan, korunması gereken
Dağılmayan, dağıtılmayan
Paylaşılan ama herkesle değil
Söylenen ama herkese değil.
Herhangi bir yerde olup biten utanç verici
İç kemiren bazen, unutulamayan dert
Başkasının cezasını çekmek gibi
İntikamın bedeli, karşılığı.
Uluorta göz göre göre, hep birlikte bazen
Yine utanç verici, hırsa kurban
Azizlerin yok edilmesi gibi
İntikam kokusu var yinede.
Sır olamaz bunlar bence
Örtmek, kapatmak, gizlemek doğrusu
Bunların adı. Nedir sır?
Özel bir yer, oda, gün, kişi
Senede bir gün, o saat, o dakika
Söylenen özel bir kelime, sessizce.
Firavun sormuştu Musa'ya
"Nedir çağırdığın rabbinin adı? Bu kadarcık.
Dört harf olduğu çıktı
Nasıl okunduğu hala sır.
İnana göre kutsallaştırılarak saklanmalı
Saklanması, sırlanması gereken.
İşkenceden geçen bilir
Sorarlar adama
Zorlarlar, söyletirler
Kutsalın içindeyse sır içinde sır.
Yazılan:
Muhammet'ten beri Ali soyuna, babadan oğla
Sadece bir tek oğla
Özel kelimeler, eşyalar, sırlar verilmiş.
Bugün hala arkeologlar araştırıyorsa
Kupa, kâse, sandık, yüzük, asa veya başka.
Toplumları yaşatan kutsal içinde sırlar.
Her zaman yanından geçip gittiğin duvar
Saklayamaz mı sırları?
Kutsal sandıktakiler neler
Yüzük, yüzükteki yazı
Rabbin ismi, İsm-i Azam neydi
Alamut'tan gelen kitap ve diğer emanetler
Kat'ta ne var, beşe bölünen bayrak
Buzluk dağındaki mağara
İmam kime ne dedi, ne verdi
Tekelinin zirvesinde dokuzlar, zuhur
Yeşil türbenin duvarındaki işaretler
Yedi kutsal mekân, kutsallıkları
Kul Himmet'in üryanı
Pir Sultan'ın Sazındaki mühür
Yeşil ben, kırmızı bayrak, beyaz ayna
Gösteren bakmasını bilene
Alametleri sayan ihtiyar
Mezar taşının doğrusu
Hubyar kuyusunun kıyısı
Ayasofya’nın kapısı, kapıdaki işlemeli yazı
İki nehir, iki mağara, nehirler arası
Barajın altında kalan yatır
Yatırın taşında bir yazı daha!
Peşinde koşmak mı doğrusu, açmak
Açtırmak, açıklatmak mı?
Güven nedir? Kime, neden
Vermek, aktarmak, bildirmek
İsem bana, ise ona, isek bize
İsen sana.
01.04.2011
TOKAT
4. O GEÇTİ SEN SOLLADIN
ÖNSÖZ
UYDURUK İNANÇLAR
ÖRÜMCEK AĞI
ŞÜPHELER VE KORKULAR
KARA YÜZ
HASTALIKLAR
İNSANA VERİLEN DEĞERLİLER
ORTAÇAĞ KIYASLAMALARI
SARI ÖKÜZ DİNİ
EZBER TAKLİT NAKİL SORUNU
ZİFİRİ KARANLIK
On bölümden oluşan anlatıda sapmalar işlenmelidir.
"Şeytan İblis idi, üzerine oturduğu yolda adı değişti. -Ben korkarım, sen beni geçtin- dedi"
"Umer'e ithafen"
O GEÇTİ, SEN SOLLADIN
Öyle uyduruk dinin, kandırmacalarla dolu
Kendinde inandın sonradan
Örümcek ağı temelsiz, askıntı, tuzak ve basit
Aldatma, korkutma, yıldırma
Şüpheler mi yoksa baştan sona?
Söze bak "Onu besleyen ibadetlerdir."
O halde lazım olan, cesaret mi akıl mı?
Yoksa baştan sona diriliş
Bir silkiniş, kendine geliş
Hikâye değil gerçektir;
Kendi kızını kendi elleriyle
Şehrin dışında kumlara
Diri, diri gömer gelir
Nasıl yaşar bir daha bu suçla!
Şeytan demişti ya
"Ben korkarım, sen beni
de geçtin."
Sen korkmaz mısın, korkmazsın
Pis bir koku, iğrenç, mide bulandırıcı
Kara bir yüz, çok hasta
Onun derdi başka, dermanı yok ilaçlarda
Kibir değil, kıskançlıklarla dolu bir şey
Nasıl bir dil, söyleyebilir
Cehennemin kenarından çekip alana
"Hasta". Nasıl bir el, bir ayak
O tekmeyi atabilir?
Gizli değil, sakalıda var!
Namazda kılıyor cemaatin önünde
Nasıl bir namaz, bir değil yıllarca
Nefret değil, tiksinti
Kaçmak değil hiç görmemek.
Hak sana neler verdi ey! İnsan
İlk önce aklın, en değerlisi
Sonra vicdanın peygamber gibi
Ve duydun biliyorsun artık
Onlar halife denilen melunlar
En büyük, en adi zalimlermiş
Korkma dinden çıkarım diye
Yüz çevir de yeniden inan!
Bugün yeniden türeyen, üreyen
Çoğalan, artan yeni bitenler
Aynı dalın zıkkım meyveleri
Bilmek yol almak, karanlığı aydınlatmak
Hala yumacaksan gözlerini
Tıkayacaksan kulaklarını
Kaçacaksan ışıktan ve hala
O zulüm binasını omuzlarında taşıyacaksan
Taşımasan da, taşıtacaksan
Daha çok beklersin adaleti, cenneti
Ortaçağın zifiri karanlığında
Dünya tepsi iken
Engizisyon aforoz ederken
Kadınları cadılaştırır, erkekleri dinsizleştirirken
Ve şehrin meydanında
Katrana bulanmış bedenleri
Yüz binlerce yakarken diri, diri
Öküzün boynuzundayken dünya
Umer omuzlarındayken halkın
Eşek iken, kulakları, kuyruğu
Hatta semerleri çıkmışken
Uyduruk görüşler, düzenler
Evden eve dolaşırken
İktidar, saltanat, hilafet sevdalıları
Bir türlü can vermezken
Evliya olurken iblisler
Gençleri dinamitlerken habisler
Başörtüsü imanın birinci şartı
Sakal Allah'ın partisi
Muaviyeler Allah'ın adamı
Nakil, taklit, ezberse bilgiler
Din sermaye, şeriat yalan
Para tanrı
İhtiras sarmışken
Kanser gibi her yanı
Ve utanmaz tükürüğe alışkın yüzler
Sokak ortasında, alnından
Bir genç kızı öldürürken din adına
Bilim sersemlik, çalınası
Umer şeytanı geçmişken
Sen umeri sollamışken
Zifiri karanlığın tam ortası
03.03.2011
TOKAT
5. MOLLA İLE EŞEĞİ (FARS EŞEĞİ İLE BİRLİKTE)
ÖNSÖZ
BÜYÜ MÜ GERÇEK Mİ?
BABADAN KALAN MİRAS
HALİNDEN MEMNUN EŞEK
İZİN
KÖPEK DİLİ
NENENİZ ANLAMASIN SİZİ
ATA YURTLARI
FACE VE TEKNOLOJİ
LİDERLİK TUTKUSU
BU KADARI YETER ŞİMDİLİK
On bölümden oluşan anlatıda toplumların yozlaştırılmaları işlenmelidir.
"Mollaya İthafen"
MOLLA İLE EŞEĞİ
Büyücü müsün, be mübarek
Ne hale getirmişsin adamı
Kulakları uzamış, anladık
Kuyruğu da hadi neyse
Semerine ne demeli!
Başkası yapamazdı, büyü olmalı
Sihirli değneğin nerede?
Babandan mı kaldı miras
Yoksa hocalarından mı?
Kim öğretti sana bu ilmi
Hangi söz, hangi dua, tılsım
Kitaplarda var mıdır?
Birimi fısıldadı kulağına
Yolda mı buldun yoksa
Sen şeytanı şeytan seni
Beslersiniz, ne anlaşma!
"Aferin" diyesim geliyor da
Ya beni de bulursa?
Kulağımdan memnunum
Doğrusu, kuyruk istemem
Hele semere "asla"
En iyisi uzak dur benden
Yollarımız bile kesişmesin
Hatta unutalım birbirimizi
Eşek halinden memnun
Baharı beklemede
Taze çimen, kokulu otlar
Birde eş bulursa "ne ala"
Cennet olur, onun için dünya
Eski günleri aklına gelse de
Bazı, bazı dalsa da geçmişe
Değnek değmiş, iflah olmaz
Geleceğe bakmalı.
Sesi de değişmiş hiç konuşmamalı.
06.03.2011
TOKAT
FARS EŞEĞİ “Azeriye İthafen”
İzin vermediler, yazdırmadılar, bildirmediler
Der Şehriyar
“Oğlum ben senin yazdıklarından
Anlamıyorum.
Büyük şairmişsin ama.”
Ağlayan şair.
Ağlatan molla Erdebili
Azeri
“Bırakın köpek dilini
Farsça öğrenin, öğretin
Arapça bilin.”
Neneniz anlamasın sizi!
Sıfatı büyük, çok büyük
Ayetullah! Erdebili
Ah Karabağ vah Karabağ!
Atalarımızın yurdu
Ne güzel havası suyu
Karadeniz çırpınırken
Türkün bayrağına bakıp
Kakalak, yani
Hamamböceği
Farsın sana verdiği ad.
Face’de gördüm bir Azeri
Şiir yazmış, ne şiir
“Sen kahraman rehber, sen yiğit
Şöyle kurban olayım sana
Böyle hayranım sana.”
Üç kelime söyleyince idareci
“hoş geldüz, nassüz, yorulduz mi?”
Bekleyen kalabalığa, “Eşşehlerim!”
Bir feryat bir figan, hoş olmalar
Burada da var onlardan
Alkışlar, şakşaklar, pohpohlar
Sen yiğit lider
25 Milyonun lideri
Daha çok söylenecekte
Şimdilik bu kadar iyi
11.04.2011
TOKAT
6. ÇIKAR ARTIK
ÖNSÖZ
EY İNSANLIK
GÜNEŞ GİBİ
ARI DURU SAF ŞEFFAF
BİLGİSİZLİK YOK OLUR
ACILAR UNUTULUR
SAVAŞ BARIŞA TERK ETMİŞ YERLERİNİ
ESENLİK YURDU
YOK OLAN ANLAMSIZ KAVGALAR
SARILI YARA
SİZ BİLMEZSİNİZ BEN BİLİRİM
On bölümden oluşan anlatıda küresel insani toplumsal beklentiler işlenmelidir.
"İnsanlığa İthafen"
ÇIKAR ARTIK
Ey İnsanlık çıkar artık
Güneş gibi parlak
Işık saçan aydınlık pırıl, pırıl
Arı, duru, saf, temiz, şeffaf ve güler yüzlüleri
Elleri İsa'nın elleri, nefesi Davut’un nefesi
Peygamberlerden nişaneleri var
Hepsinden ayrı haberleri
Ali'nin övündükleridir
Hüseyin'in âh’ının cevabı
Gözlerden yaşları silerler
Göğün kapıları açılır onlara,
Etrafında pervane melekler
Kuruturlar kör kuyunun karaağacını
Fidan, dal veremez bir daha asla
Bilgisizlik yok olur, zihinler dolu
Her sorunun doğru cevabı var
Dermansız dert kalmaz
Her derdin devası var
Acılar unutulmuş, gülümser yüzler
Herkesin gönlünde sevgiler var
Çamur kurumuş, bataklıklar
Üzerlerinde her çiçekten var
Cıvıltılar, gülmelerin sesleri
Dallarda meyveler, sofralar kurulu
Siyah diye bir şey yok
Her şey beyaz, beyazımsı, beyaza yakın, nurlu
Kötü söz, bağırma, kavga
Nedir kimse bilmiyor
Haset, kibir, kin, nefret, gurur
Geçmişte kalan hastalıklar
Savaş, barışa terk etmiş yerlerini
Bütün kaleler boşalmış
Her şey alabildiğine ortada
Kapılara kilit vuran
Etrafına duvar ören yok
Silahlar "elveda" demiş
Kapıda yok, duvarda yok
Esenlik yurdu bu yurt
Öyle nefis kokular, gençleştirir insanı
Düşman kalmamış herkes güvende
Canlar herkesin ortak malı
Birlik olmuş ikilikler
Bu günleri gösterdiniz
Teşekkürler gül yüzlüler
Ne anlamsızmış kavgalar
Kalp kırmalar, hor görmeler
Herkes bir diğerinin aynıymış
Fark eden tek kıyafetler
Derman oldunuz, iyileştirdiniz
Sardınız yaraları
Gösterdiniz, öğrettiniz gerçek doğruları
Hakk’ın sırrı bu mu?
"Siz bilmezsiniz, Ben bilirim."
Teşekkürler.
07.03.2011
TOKAT
7. ŞİİRLE DANS
ÖNSÖZ
BİR ÇEŞİT ORGAZM
HIÇKIRIK GİBİ AĞLAMAK GİBİ
ŞAİR
ŞİİR SANATI
ŞİİR OLMAYAN ŞİİR
KATILIM
AYAK HAREKETLERİ VE DANS
HİSSETMEK TATMAK
GİDİLMEYEN YERLERE BİRLİKTE GİTMEK
BİRLİKTELİK
On bölümden oluşan anlatıda şiir sanatı işlenmelidir.
"Okuyucuya İthafen."
ŞİİRLE DANS
Şiir bir çeşit orgazmdır.
Ne çeşit dersen,
Ağlamak gibi hıçkırarak
Gülmek gibi kahkahayla
Boşalmasıdır insanın
Şair adam veya kadın
Rahatlar yazdıktan sonra
Çok doluysa patlar
Az doluysa tıslar, fıslar
Onun için
İyice dolmalı şair
Keseleri patlamaya varıncaya kadar
İşte o zaman belki
Göğün katlarına çıkar
Kimi ayda, kimi her gün
Bir şeyler karalasa da
Hangisi daha lezzetli,
Kahkaha, hıçkırık, tıslama
Bu şiir değil örneğin
Şiir gibi kelimeler
Yan yana eklemek devrik.
Şiir olsun istiyorsan
Sende katılmalısın
Şairle, şiirle dansa dalmalısın
Adımlar figürler önemlidir
Yazılmayanı okumak
Söylenmeyeni duymak
Yazmak, söylemek, göstermek
Hissetmek, tatmak gerek
Birlikte, gidilmeyen yerlere gitmek
Birlikte olmak demek
07.03.2011
TOKAT
8. ZUHURU İZLEMEK
ÖNSÖZ
DOLAMBAÇLI YOLLAR
CAN YOLDAŞLAR
AYAK İZLERİ
YORUCU YOLCULUK
DAHA AYDINLIK DAHA IŞIKLI
DOLUM
YANINDA İSTENEN DOSTLAR
BÜYÜ GİBİ
GÖRÜLEN ZİRVE
HA GAYRET
On bölümden oluşan anlatıda zuhur inancı işlenmelidir.
ZUHURU İZLEMEK "Aydınlığa İthafen"
Dolambaçlı yollar yukarı doğru
Can yoldaşlar ardı ardına yola koyulmuş
Birbirinin ayak izine basarak
Önceden çıkanlar biliyorlar
Yorucu bir yolculuk
İlk defa katılanlar biraz tedirgin
Her adımı dikkatli, ezberleyerek
Söylendi, "zuhur izlenecek."
Hava soğuk nede olsa gece
Karanlık seçilmiyor otlar, ağaçlar
Taşa takılan sendeler
Belki düşer ve kalkar
İlk defa çıkan sürekli soruyor
Önümüzde daha neler var
Ne kadar kaldı?
Az kaldı sende katılacaksın "biz"e
İlkler her zaman daha yakın zuhura
Aşağıda geçtiğin yollar
Ay ışığı çıktı bulutların arasından
İşte buna benzer ama değil
Daha ışık, aydınlık ve giderek
Isıtan insanı sıcacık
Önce gözün kamaşır, sonra alışırsın
Işığın gözlerinden girdiğini hisseder
Bütün vücuduna doldurursun birazdan
Göz alabildiğine dağlar olsa da
Görülmeyen bir şey yok
Her şey alabildiğine ortalıkta
Yukarda olmak, aşağıya bakmak
Aydınlığın altında kalmak olur
Dostları da istersin aranda
Bir süre sonra büyüsü kaplar
Kendinden geçersin, alabildiğine aydınlık
Zirveyi gördük bak, az kaldı
Ha gayret! Yorulmaya değecek.
06.03.2011
TOKAT
10. GÜL BAHÇESİ
ÖNSÖZ
BEKTAŞİYİZ EVET
ALLAH’IMIZ YANIMIZDADIR
SULTANLAR BİZDEN UZAKTIR
DEVLET HAKÇA DÜZEN
ZALİME YOL VERME
ÖLÜMSÜZLÜK SUYU
VİCDAN DENEN PEYGAMBER
MALA DAVARA ZARARI VAR MI?
HARAMDIR RİYA
NE DİLERSEK NE GELİRSE HAKTANDIR
On bölümden oluşan değerlendirmede Alevilik inancının ürünleri işlenmelidir.
GÜL BAHÇESİ "Namaz'a İthafen"
Bektaşi’yiz, evet
Allah’ımız, peygamberimiz yanımızdadır
Kin gütmeyiz, yoktur düşmanımız
Yoktur, görmeyiz çeri çöpü.
Sultanlar bizden uzak
Muhterisler bulamaz bahçemizi.
Gözetle demiş Hünkâr
Saltanatın başını
Ensesinde olsun nefesin
Senden tir, tir titresin
Devlet demiş, düzendir hakça
Zalime yol verme asla
İncinsen de incitme
İnsan Hakk’ın delilidir
Üflemiş ruhunu kendi nefesinden
Kıymet ver, unutma
Daima yanındadır, içinde ve dışında
Yunus düşerse aklına
Kapısında bahçenin
Bir alıca bir hikmet
Mevlana'yı anarsan
"Al" yoldur sana
Bir semah dön
Bütün evrende sana.
Abdal Musa nefestir
Sarı Saltuk her yerde
Gül Babanın bahçesi
Hastalığa şifadır
Ölümsüzlük suyu mu?
Ölmeden önce ölmek
Delil isteyene yeşil
Bayrak isteyene kırmızı
Gül bengiyle dirilen
Taşın ruhu var mıdır?
Ota ne demeli, yollarına eğilen
Elma ağacından armut devşiren
İsa'nın eli midir, cüzamlıyı dirilten
Hanginiz suçsuzsa atsın ilk taşı
Ayağında kanı var
Vicdan denen peygamber.
Denizi yaran asa
Gömlekten çıkan beyaz el
Gücün yetiyorsa
Benzerini sende çıkar.
Hiç inanmadın hoca, belli ki sen hikmete
Akıl sana ne lazım, sarı pullar var iken
Beş yüz yıldan sonra şehre inan Alevi
Bir ses duyar çöker duvar dibine
Sorar nedir bu, bu ses neyin sesi
"Ezandır" der şehirli
"Mala davara zararı var mı" der alevi
"Yok" "ne zararı olsun?"
"Bırak" "o zaman okusun"
Gösteriş riyadır bizde
Riya haramdır yolumuzda
Ne bağırır, çağırır
Nede davul çalarız
Ve her zaman Hakk'a kalender kullarız
Niyazımız yakındır, tanığımız yoktur
Ne dilersek Hak'tan dileriz
Ne gelirse O'ndan biliriz.
08.03.2011
TOKAT
11. ÇOBAN ALİ
ÖNSÖZ
SORULAN SORU
KIZILBAŞ DERLER BİR MİLLET
ÇİFT KUZULAYAN KUZULAR
ENİK YAŞTA
ALİ KIZIL GİYMİŞ
ASILI TORBA
ÇOK SEVMEK
KEÇECİ BABA
KURBAN OLUNAN YOL
BAĞLILIK
On bölümden oluşan denemede bağlılık kavramı işlenmelidir.
ÇOBAN ALİ "Bilmeze İthafen"
Sordum bir esnafa:
Nerededir O köy, nasıl bir yerdir?
Sen bilmezsin gardaşım
Dağ başında bir köy
Yolları yola benzemez
Bir vadinin arasında
Ben deyim beş yüz sene, sen de bin
Kervan geçemez bir köy
Kızılbaş derler bir millet
Adam yemezler ama yakarlarmış
Yatar, kalkar yunmaz, yıkanmazlarmış
Ama ara sıra şehre inerler
Yoğurt, süt, mal, davar satarlar
Entari, basma, kara lastik, terlik, tüp alırlar.
Alışverişleri sağlamdır, su katmazlar süte
Çalmazlar yoğurdun kaymağını
Otuz yıllık esnafım
Daha hesaplarını tutmadım
Günü gününde hazırdır para.
Bende anlamadım be gardaşım
Hem bunların kuzuları, söylendiğine göre
Çift, çift kuzularmış.
Vardım buldum o köyü
İki dağ arasında, sol yanında bir mezarlık
Kimi mermer kimi taş
Yolları çamur, köpekleri kocaman
Yanlarında bir çoban
Merhaba arkadaş, ismin nedir?
Dertleşsek biraz, sen anlat ben dinleyim.
Ali benim adım, mal güderim çobanım
Aha bu it enikti, şimdi kocadı, ölür yakında
O zamandan beri.
Sizin kuzular çift kuzularmış doğru mu?
Doğrudur Can, çift kuzular.
Kızılbaş derlermiş size, nedir bu?
Ali kızıl giymiş ondandır.
Ali'yi anlatsana biraz.
Nasıl anlatsam hocam, Allah desem
Allah değil. Nebi desem, nebi değil
Ama ekmeğini çok yedim!
Oda dolaşır bu dağlarda
Talip hain olmazsa, malımıza davarımıza
Kurt girmez, saklar Ali.
O'ndandır hep çift kuzular koyunlarımız.
Anam gel-get akıllı unutur bazen azığı
Torbam boş çıkarım, asarım dala.
Bakarım sıcak ekmek, hiç aç koymaz bizi
İşte böyledir Ali.
Derdimiz olsa O'na deriz
Hastamız olsa O'na gideriz.
Keçeci Baba var şurada
Oda Ali'nin kuludur.
Hikmeti, kerameti sayılmaz
Biz Ali'yi çok severiz, dağdan taştan
Anadan, eşten- babadan, kardeşten çok
Hem kurban vermiş oğullarını
Hakkın yolu sürsün diye
Fatma Ana'ya çok yanmış
Açları hep doyurmuş
Zalime kılıç çalmış
Hiç bir zaman korkmamış
Hep Hak ile kalmış.
"Âdem benim Musa ben,
İsa benim, el veren
Tur dağında ol âlem
İşte benim der Ali."
Evden çıkarım gerimde Ali
Yola koyulurum önümde Ali
Sağımda Ali, solumda Ali
Gece yatarım yanımda Ali
Sen olsan sevmen mi canım
Yollarına kurban olman mı canım?
Kimi eski kimi yeni, çıkmış üç beş geveze
Şimdiye kadar secde eder Muaviyeye
Bugün "Bir kaç kelime, öğrenmiş" diye.
Bin yıllık dinimi, yüreğimi, sevgimi
Bana mı öğretecek
Yezidin dün yapamadığını
Şimdi o mu yapacak.
11.03.2011
TOKAT
12. CELLÜ NENE
ÖNSÖZ
CELLÜ KOCAMIŞ
KARADUT
YEDİNCİ YAŞ
ON BİN BEYİT
PİR SULTAN’DAN KUL HİMMET’E
HEM SÖYLEDİ, HEM AĞLADI
YABAN ELLER
KIRIK DEĞİRMEN
NEFES
BİRİ GÜL BİRİ NERGİS
On bölümden oluşan denemede NEFES kavramı işlenmelidir.
CELLÜ NENE "Kadına İthafen"
Cellü kocamış, yaşı varmış seksene
Üç oğlu bir kızı, hepsi gitmiş gurbete
İhtiyarı da öleli olmuş üç beş sene
Cellü Nene yalnızdır, üç odalı bir evde.
Bahçesinde bir dut ağacı
Karadut
"Oğlum çık hele dala
Topla biraz dutlardan
Aha sana birde tas
Doldur hepsini buna"
Yedi miyim, sekiz mi yoksa daha küçük mü?
Hatırlamıyorum tam, hatırladığım
Bir kaç beyit kulaktan.
Cellü Nene bilirmiş on bin beyit
Söylermiş, Görümlüden Kul Himmet'ten
Oda çömezi Pir Sultanın
Neşeli günlerinde
Oğlu, kızı, eşi var iken
Komşularda toplanıp
Severlermiş dinlemeyi
Ezberleyende olurmuş, besteleyende
Anlatıyorlar şimdilerde.
"Âlim ne yatarsın günlerin geldi,
Süleyman’dan haber veren turnalar,
Yollarına kurban olduğum İmam Hüseyin."
Hem söyledi, hem ağladı.
Karadut
Tek bir tanede yedi
Çok sonradan anladım ki
Bana yedirmekti derdi.
Kime ne deyim, ne anlatayım
Dertleri kime yanayım
Yezit demiş "bunlara su bile vermeyin."
Köyler boşaldı kalmadı kimse.
Herkes düşmüş bir düşmüşe.
Avrupa nerede, benzer mi bizim köye
İstanbul, Ankara, İzmir
Kızım nerde, oğlum nerde?
Aç mıydık eskiden
Bir tasa kaşık sallarken
Doymuyor muydu karnımız
Malımız, davarımız, ağacımız, meyvemiz
Dalı kırık değirmen
Öğütmez miydi unumuzu
Bir odada dokuz kardeş
Kilerimiz boş muydu?
Kime söylesin şimdi beyitlerini
Eski tadı kalmadı
Kime naz etsin, "olmaz" desin.
Cellü Nene ellerin
Gözyaşların dillerin
Neredesin şimdi sen
Dut toplar mısın, el sallar mısın?
Yine ağlar mısın?
Ağlamasan gülsen artık
Bende sana bir gül versem.
Oğulların, kızların, torunların, dostların
Fotoğraflarına baksak yine
"Bak bu Ali, okula yeni gidiyordu
Bunu da Avrupa'dan göndermiş
Torunlarım biri Nergis bir Gül
Celal emmin ne heybetli"
12.03.2011
TOKAT
13. ATAM BÜYÜK ADAM
ÖNSÖZ
KIZIL OĞUZLAR
ÖZGÜRLÜK AŞKI
BU MİLLET ESİR YAŞAYAMAZ
CENNETE KOŞAR GİBİ ÖLÜME KOŞMAK
SALTANAT NEYMİŞ HİLAFET NE
HALKIN OĞLU
CUMHURİYET İNSANLIK AYDINLIK
BİLİM
YOL ODUR VARANA
HAK ODUR BULANA
On bölümden oluşan denemede DEMOKRASİ kavramı işlenmelidir.
"Atatürk'ümüze İthafen"
ATAM BÜYÜK ADAM
Dedeleri kızıl oğuz, yakın köylüdür
Büyük ihtimal, Celali soyludur.
Özgürlüğe âşık sarı paşam
Yurdu yurt, milleti millet
Toprağı vatan yapan adam
Çekmiş çizmeleri zor günde
Kanlı boğuşmalardan sonra
Bazen aç, bazen hasta
Karış, karış dolaştıktan sonra
"Bu millet esir yaşayamaz
Ya yok olur, ya hür
Bunca cepheler gezdim
Görmedim Türk gibi sadık
Ölümden korkmayan
Cennete koşar gibi ölüme koşan"
Kesmiş üç, beş yobazı
Laf anlamaz madrabazı
Saltanat neymiş, hilafet ne
Kan kusturan millete
Halk tebaa mı olacak
Toprak padişahın malı
Haremleri doldurmalı
Yalan dolu dilleri
Kılıç çeker elleri
Hep işleri güçleri
Milleti dolandırmak
Uydurulmuş bir düzen
Ne Allah var ne izan
Halkın oğlu öküzü
Cephelerde kalmalı
Padişahım Sultanım
Haremlere dalmalı
Ne de olsa Allah'ın adamı
Bu nasıl Allah ki
Sana vermiş her şeyi
Halk senin eşeğin, bin binebildiğince
Uyduruktan fetvalar
Halkı kandırmak için
Başkaldıranı kes, as, doğra, biç
Doldur kuyulara
Yer kalmazsa ormanlarda yak
Hak adildir, sende buldun belanı
Ne sarayın, ne köşkün haremin
Hepsi kaldı burada
Bindinde defoldun, iki kürekli
Bir sala
Mazlumun ahı tuttu, tutar
Toprak seni yuttu, yutar
Bu olmaz, olamaz
Yobaz, bağnaz, madrabaz
Afyonlu beyin laftan anlamaz
Bunlar mı kuracak, kurtaracak
İradesini vermiş ele
Ağam bilir, paşam bilir
Ah be kardeşim
Hani "Haktan başkasına
Boyun eğmeyecektin."
Kendindeki cevheri
Mücevheri, halleri
Üç kuruşa, belki bedava
Kıymet bilmeze vermeyecektin.
Şimdi kendine gel, özüne dön
Bak yeniden türüyor
Kızdırdıkça ürüyor
Yeni ağlar örüyor
Sultanın paçozları
Yok, yeniden Osmanlı
Yok, yeniden cüppeliler
Millet özgürlüğün tadına vardı
O ancak kendini kandırır
Birde üç, beş çanak yalayıcı
Cumhuriyet, insanlık, aydınlık
Bilim hakkın ta kendisi
Yol odur varana
HAK O'dur bulana.
12.03.2011
TOKAT
14. BİZ’DEN EVRENSEL’E
ÖNSÖZ
GÜNEŞ AY VE YILDIZLAR
ORTAK DİL
İNSANIN YÖNÜ
BİRAZ DUR
SINIRINI BİLMEK
ARINMIŞ ARI DURU
DAMLACIK
GERÇEK
BAŞARMALISIN
DEMEK Kİ
On bölümden oluşan çalışmada EVRENSELLİK kavramı işlenmelidir.
"İnsana İthafen"
BİZDEN EVRENSELE
"Güneş" derim, ay ve yıldız
"Işık" derim
Yağmur, bulut, hava
Su, örneğin
Suyun dili var mıdır?
Işığın milleti
Köyü, babası yıldızların
Dini var mıdır dağın
Ayırır mı kulları
Bölüştürür mü, paylaştırır mı?
Dinlerin ortak dili
Bir Allah, kana girme, çalma
Yalan söyleme, kandırma
Ahlak her yerde aynı
"İyi insan ol" der. Herkes
"Ama nasıl" ını sorma, ol!
Bundan sonra iyileştir
Güzel, temiz, doğru, adil
İnsanın yüzü dönük Hakk'a
Ateşe atmak için beklemiyor ya
Ya bilmez
Ya bilir, çevirir, işine gelmez
Ondan kulun debelenmesi
Öyle bir yer olsun ki, herkese sığınak
Bir görüş bul ki insanlar eşit
Zenci, sarı, beyaz sadece renk
Kavga, dövüş, hır, gür
Biraz dur!
Bak, düşün, anla, anlamaya çalış
Aç mıdır, bilmez mi, hastamı
Mutlaka var bir derdi.
Kanser midir, verem mi?
Dertlerin dermansızı
Kibir, gurur, haset, riya mı?
Zor mudur, teşhisi tedavi
İsteklerle doluyuz. Olur, olmaz
Bu kalıp,bu arzu bana uyar mı?
Kendimi bulmalıyım
Haddimi bilmeliyim
Yanlışı doğru, pisi temiz
Karayı beyaz yapmalıyım
Başka türlü yollar, eller
Hastalıksız, aydınlık
Arınmış, arı, duru
Vermeli hep el ele
Ama kandırmadan dolandırmadan
İhtiras, kin, nefret olmadan
Farz et başkasın
Kadınsın örneğin, erkeksinde
Yahudi sin, Budist veya ateist
Başka dinden
Engellisin örneğin kör veya dilsiz
Ne fark ederdi senin için
Anladın!
Ortak bir payda var
Fazla uzun değil hayat
Düşünmeler zamansız
Fırsat ele geçmez
O halde
Sende bir damlacık
Ekle evrensele
Sahte değil gerçek
Bende bunu buldum
Bunu gördüm
Yaptım
Yapıyorum, yapacağım.
Başaracaksın
Başarırsın
Başarmalısın
Kan akmasın yaradan
Önce durdur ve temizle
Sonra sar
İnan bana senin yaran o yara
Hepimiz insansak
O halde, demek ki:
13.03.2011
TOKAT
15. TELLİ SÜZEK
ÖNSÖZ
SÜZEK
SOSYETE
MİSAFİRLİK
ELİN SÖZLERİ
SÜZEK DAVASI
BAHANELER
EMEK
TUTKU
KEYİF
KİM İCAT ETMİŞ BU SÜZEĞİ?
On bölümden oluşan çalışmada MAHALLE BASKISI kavramı işlenmelidir.
"Dostluğa İthafen"
TELLİ SÜZEK
Babam almış gelmiş, bir süzek
Bildiğin çay süzeği.
Anam der "Adam bu ne
Kahvecinin süzeği"
Babam der "Sen ne anlarsın
Sosyetenin süzeği."
Süzek yüzünden kavga olur mu?
Nasıl beğenmezsin ben seçtim.
Seçtinde kötü seçtin
Kes bari sapını.
O zaman yakışığı gider
Ne kadar para saydım ona
Beğenmezsen kullanma.
Kullanmayacaksam niye aldın.
Çöpe mi atayım, geri mi götüreyim.
Dursun kullanırım ben
Misafire çıkmaz o
El ne der sonra
Görmemiş bunlar hiçbir şey.
Elin sözüne bakarsak
Ne oturabiliriz ne kalkabiliriz
Yolda bile yürünmez
Sağa sola dönülmez
Sen bildiğini oku!
Doğru yoldan dönülmez.
Dışarıdan bakıp desek
Kim haklı,
Dava süzek davası.
Bahane ararsan, bit pire
Yolaçan ölüme bile
Bazen küçük bir mikrop.
Adınımı değiştirmeli süzeğin
Kimleri süzer bu süzek.
Atmış yaşında ibrahim dayı
Hiç konuşmaz kimseyle
Ama sabah ilkönce
Giren odur kahveye.
Çaycı bilir, tanır, sormaz
Yirmi yıldır böyledir.
Nohut çuvalı seksen kilo
İbrahim dayı onu taşır
Anlayacağın hamal.
Bir özelliği daha
Bir bardak çay höpürdeterek
Yanında bir "birinci."
Ama çay süzeksiz olacak
Yoksa basar fırçayı.
Çok sevdiği bir eşi
İki oğlu bir kızı
Varmış ibrahim dayının.
Sonra felek bir çelme
Hanım kaçmış ellere
Dayı perişan o günden beri,
Kimseyle konuşmuyor.
Tek keyfi hayattan
Süzeksiz bir çay ile tek "birinci"
Kim icat etmiş bu süzeği.
13.03.2011
TOKAT
16. SOFUNUN HATASI
ÖNSÖZ
ZİKİR
SAKAL VE CÜBBE
ARAPÇA OKUMAK
NECASET
VİCDAN
İLERLEMELER
İÇTEKİ CANAVAR
ŞEYTANIN GIDASI
İNSANIN DEĞERİ
AKLI ÇAĞIRMAK
On bölümden oluşan çalışmada YOZLAŞMA kavramı işlenmelidir.
"Nefese İthafen"
SOFUNUN HATASI
Günde en az beş bin, zikir çekmelisin
İçindeki canavarı, dizginlemek için.
Peygamber gibi sakal, cüppe
Odunla fırçalamalısın dişini.
Taharet gerekirse, yedi taş
Nohut, ceviz büyüklüğünde
Tuvaletin alafranga olamaz
İlla çökmelisin.
Arapça okumalısın, anlamasan da
Türkçe söyleme çarpılırsın.
Tarikatından olmayana dokunma
Necis çünkü, pisliğine bulaşırsın.
Evine alma kimseyi, kendinden başka
Gitmede.
Senin şeyhin bir numara
Ne derse hak sözü
Başkalarına bakma.
Akıl zaten gereksiz
Vicdan lazım değil
Kızını gömebilirsin bahçeye
Namussuz
Lekelendi, kirlendi.
Karayı seversin ne hikmetse
Kara çarşaf, kara sakal.
Neler oluyor dünyada
Bilim nedir
İnsanlık nelerle uğraşıyor
Sende bir şeyler yapabilir misin?
Sana ne lazım.
İçindeki canavar gerçekten var
Vicdansız ve namussuz canavar.
Ama onu sen besledin
Ne dedi peygamber:
"Her varlığın bir gıdası var
Şeytanınki ibadetler."
Anladın mı şimdi neden
Bir türlü kurtulamıyorsun
Hazır sofrayı kurmuşsun
Aklı, vicdanı salmışsın
Başköşeye almışsın
Besliyorsun şeytanı.
Ebu Cehilin sakalı daha gür
Cübbesi daha şaşaalı
Sen ne kadar değerliysen dostum
İnan bana her insanda o kadar.
Sakın Allah kuluna
Özellikle insana, kem gözle bakma
Hor görme asla.
Hayret belki ama
Hak buyuruyor:
"Nefsine zulmetme, cevherini ben üfledim,
Akıl etmez misin?"
Kurtulmak istiyorsan, azgın nefsinden
Aklını, vicdanını geri çağır ve oku!
Vesselam.
14.03.2011
TOKAT
17. NEDENDEN NASILA
ÖNSÖZ
HİKMET
FELSEFENİN DOĞUŞU
GÜNCEL BİLİMSEL İLERLEMELER
UZAYA AÇILMA
NASA VE CERN
ÇELME
UYANIŞ
HATTA EN BAŞTAN BAŞLAMA
SIR TUTMAK
TAHT GELMELİ
On bölümden oluşan çalışmada BİLİMSEL DÜŞÜNEBİLME işlenmelidir.
"Bilime İthafen"
NEDENDEN NASILA
Hikmet, komşunun oğlu değil
Nedenleri bulma, bilme bilgisi.
Felsefe Yunanda doğmuş
Kökü yine Anadolu
Oda bir çeşit ilham, vahiy.
Dağınıklığı toparlama
Fazlalıkları atma
Yoğunlaşma - konsantrasyon
Düzenleme, detay, sistematik
Kök hücreden bebek, babasız
Hatta yürek
Beyin yapılabilinirse, canlı kanlı
Makine değil gerçek
Endower yüz ellinci
Yolculuğuna hazırlanıyor
Discovery emekliliğe
Hikmetin sayesinde.
Kopalı kaç yüzyıl oldu ondan
Eskiden güneş doğudan doğardı
Şimdi balçık,
Bilime düşman oldun
NASA'ya ne gerek var
CERN’ DE neler oluyor?
Sence: "Çık, bak nereye kadar!"
Hani ilim senin malındı
İki günün aynı olmayacaktı
Bu çelmeyi kim taktı?
Önce kaldır üzerindeki yorganı
Elini yüzünü yıka, kendine gel
Aynada bak haline.
Gerekirse en baştan
Sebeplerin sebebi
Dört unsur ve enerji.
Anlıyorum horlanmışsın
Kalkmalısın ne olduysa.
"Elde var bir" ile başla
Sende tut sırları, formülleri iyi sakla,
Katıl, yürüyüşe koşuya
Belki sen bulursun başka gezegenler
Evrenler
Yeniden dirilenler
Hastalık kalmaz belki, ışık olur insan
Farklı boyutlarda, farklı varlıklar
İki, iki daha beş edebilir
Ölüm yok olmak mı?
Yeniden dirilmek, diriltmek nasıl
Bunları da sen bul
İletişim örneğin, beyin dalgalarıyla
İnsanın enerjisi, gücü
Taht gelmeli, göz açılınca.
16.03.2011
TOKAT
18. DÜZENSİZLİK DÜZENİ
ÖNSÖZ
ÇARESİZLİK
KAPILIP GİTMEK
PLANLI YAŞAM
AŞURE MOZAİK EBRU
DİN VE SİYASET
KOMPLOLAR
ZORLAMALAR
YERİNDELİK
ZAMANLA DÜZELME
NE GÜZEL HAYAT
On bölümden oluşan çalışmada DÜZENLİLİK kavramı işlenmelidir.
"Meşgule İthafen"
DÜZENSİZLİK DÜZENİ
Güçsüzlükten mi, çaresizlikten mi?
Bir akıntıya kapılıp gitmek
Suyun içindeki çöp gibi
Akıp giderken
Başını
Bir o taşa, bir bu taşa vurmak.
Yuvarlanıp durmak
Aşağılara doğru taş gibi
Ayağını kaybedersen, yürüyemezsin
Elinle tutarsın aletleri
Aklın sana ışıktır, yol gösterir
Vicdanın doğru işareti.
Bunca malzemen varken
Elsiz taş, ayaksız çöp
Akılsız odun gibi yaşayamazsın.
"Gününü üçe ayır." der Pir
Birbirine karıştırma, benzinle ateşi
Çalma veya başkasına verme
Başkasının hakkını.
İpin ucunu bir kaçırdın mı
Batağa batarsan bir kere.
Elindekini kaptırırsan, kaybedersen
Düzenin bozulursa
Dikiş tutmaz zor, bir daha.
Aşure pişirmişsin, tuzlu biberli
Ebru diyorsun, çamur
Mozaik, mozaik değil
Bunların adı çöplük
Karman çorman, tatsız tuzsuz
Kokusu kötü, hasta eder insanı.
Bir maskeli balo gün boyu
Elli masken var senin
Hiçbiri sen değilsin
Kendin ol, kimseyi memnun edemezsin.
İşte bunlar için
Dinine siyaset, riyaset
Ticaret, hile, menfaat karıştırma
Uymaz, uyamaz, olmaz
Her şey yerli yerinde olmalı
Buzdolabına ayakkabı koyanı gördün mü
Veya uyuyanı asfaltta
Şeker hastasına ensülin
Hasta olmayana ver bakalım
Neler oluyor
Öldürmek istiyorsan başka.
Anahtar kapı açmak içindir
Vidayı zorlarsan anahtarla
Anahtardan da olursun vidadan da.
Bilmiyorsan ne nerede kullanılır
Hangi alet, hangi iş için
Öğren, zorlama
Zamanını gününü de tıpkı
Bunlar gibi düzenle
Karıştırma birbirine
Bak o zaman
Her şey nasıl yavaş, yavaş
Yoluna giriyor
Ailen mutlu, aşuren tatlı
Ticaretin kazançlı
Kalbin rahat
Ne güzel hayat.
18.03.2011
TOKAT
19. TEŞKİLAT
ÖNSÖZ
BİREYSEL YETENEKLER
İNSANI TANIMAK
VÜCUT GİBİ BİR YAPILANMA
ATÖLYE
KOLEKSİYONCULUK
TOPLUMUMUZA UYGUNLUK
YENİDEN VE YENİDEN
KUTLU İNANÇ
ORGANLAR
İLETİŞİM
On bölümden oluşan çalışmada TEŞKİLAT kavramı işlenmelidir.
"Çalışkana İthafen"
TEŞKİLAT
İnsanın üç yeteneği varmış
Spor, resim veya müzik.
Herkeste biri mutlaka
İkisi bazen, üçü dâhilerde olurmuş.
Yeteneklerine göre
Tanısak insanları
Yapamayacağını değil
Yapacaklarını versek ellerine
O mutlu, sen huzurlu.
Bir vücut gibidir dergâh, dernek
Her şey yerinde olursa işler
Sağlıklı, güçlü, büyük.
El işlerine önem vermeliyiz
Berekettir.
Sazı çalanda olmalı, yapanda
Resim, tiyatro, sinema.
Atölyelerimiz olmalı
Yarısı çalışana, yarısı dergaha.
Kitaplar, dergiler, CD’ler
Üretelim, arşivleyelim
Geleceğe katkımız olsun
Koleksiyonculuğu sevelim
Az çok biriktirelim.
Site kurucularımızda olsun
Sultanı gözetleyende
Pir derki:
"Git bak orada bize, toplumumuza
Uygun bir yaşam alanı var mı?"
Sarı Saltuk en az on yerdedir.
Kat'ta ne türbe var ne bina (Kat kasabası, karargâhın kurulduğu yer.)
Ama insanlar kurban keser
Şifa arar, derman der
Bir duvar içinde bir oyuk.
Unutulmasın, saklansın
Zamanı gelir, çıkar ortaya
Derler ki:
Bektaşi dergâhları
İmha edildikten sonra
Başka yollara bırakılınca
Yeniden az sonra
Tekrar başa geçti
Başka icazetle, başka donla
Pir Sultan derki:
"Bu kaçıncı ölmem hain
Ölür, ölür dirilirim."
Yezit, şimdiki yezit
"Bu köyler boşaltılsın
Dağıtılsın Kızılbaşlar
Su bile vermeyin!"
Köyler boşaldı doğru
Şimdi cem - semah
Amerika'da
O halde dostum
Bu kutlu inancı, bağı
Sende unutma, unutturma.
18.03.2011
43 TOKAT
DESTEKLENEN DİĞER ÇALIŞMALAR
20. Atasözleri ve Deyimlerde Saklı Anayasa TÖRE
21. Marifet Çağı - Dinin Evrimi
22. Yalnızlık Becerisi
23. Bireyin Yükselişi
24. Kendi Kendine Eğitim
25. Bilimsel Düşünme
26. Küresel Değerler Oluşturma
27. Örgütsel Dinamizm
28. Ayasofya’da Cem
29. Yazma Becerisinin Geliştirilmesi
30. Bilim İnsanlarında İlham
31. Felsefe Ekollerinin Uluslara Göre Gelişimi
32. Şia Literatürünün Tarihsel Gelişimi
33. Kızılbaş İkrarı
34. TebDer Yurtdışı Örgütleri
35. TebDer Eğitim Programı
36. Katılımcılığın Yaygınlaştırılması
37. Kanun Kavramı Çerçevesinde TÖRE
38. Yeni Alevi – Bektaşi Teşkilatları
39. Sınıf Çatışması Eleştirisi
40. Serbest Şiir Yazımı
41. Seslerin Ahengi
42. Güncelin Takibi
43. Yönlendirme Metotları
44. İnsan Kaynakları İdaresi
45. İstatistikten Yararlanma
46. Yeni Eğitim Ödüllendirme
47. Sinema Sanatının Geliştirilmesi
48. Futbol Kültürü ve Sektörü
49. Yaygın Müzik Aletleri
50. Etkin Yararlı Kurs ve Konuları
51. Marka Değerler Oluşturma Çalışmaları
Katkılarınız için en içten teşekkürlerimi sunarım
Erkan Yazargan
TebDer Kurucu Başkanı
Ve Yöneticisi