Ekim
TOKAT EHLİBEYT DERNEĞİ EKİM 2012 KİTAP DAĞITIM LİSTESİ
1. ÖRGÜTSEL BAŞARIDA ÖRGÜT KÜLTÜRÜNÜN ETKİSİ
ÇETİN SATUK 156 SAYFA
Ortak bir amaca sahip insanlar, hayatlarını bu amaç doğrultusunda oluşturulmuş örgütlerin içerisinde geçirmektedirler. Örgütlere insan yaşamının her safhasında rastlanılabilir. İnsanoğlunun yaşadığı ev, çalıştığı işyeri, katıldığı topluluklar, arkadaş grupları birer örgüt biçimdir.
Örgüt üyeleri tarafından paylaşılan temel değer, kural, inanç, davranış, simge, gelenek, alışkanlık ve benzeri öğelerden oluşan ve üyeler arasında iletişimi sağlayan bir kültürün var olması gerekmektedir. Organizasyon üyeleri arasında koordinasyonu ve etkileşimi sağlayan bu kültür, örgüt kültürüdür. Bir örgütte başarılı olunabilmesi ve verimin sağlanabilmesi için örgüt kültürünün en üstteki örgüt liderinden en alttaki örgüt üyelerine kadar herkes tarafından kabul edilmesi ve ihmal edilmeden uygulanması gerekir.
Özellikle 1980 li yıllardan itibaren işletmeler örgüt kültürünün önemini daha iyi anlamış, gelişen ve globalleşen dünyaya uyum sağlayabilmek ve varlıklarını sürdürebilmek için bu konuda araştırma – geliştirme çalışmaları yapmaya başlamışlardır.
Bu çalışma üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, örgüt kavramı, örgütün tanımı, örgütlerin ortaya çıkış nedenleri, varoluş evreleri, türleri, amaçları ve hedefleri, ortak noktaları, çevre ve insanla olan uyum ve ilişkileri ve son olarak ta örgütlerde iletişim konusu ele alınacaktır.
İkinci bölümde kültür konusu ele alınarak ; kültürün tarihçesi incelenerek tanımı yapılacaktır. Daha sonra kültür kavramının sınıflandırması yapılacaktır. Kültürün özellikleri, öğeleri, çeşitleri, fonksiyonları, etkileri ayrıntılı olarak incelenecektir. Daha sonra kültürün örgütteki ve örgüt yönetimindeki yeri ve önemi tartışılacaktır.
Son bölümde örgütler açısından kültürün ne ifade ettiği incelenecektir. Örgüt kültürü kavramının anlaşılabilmesi için tanımı, özellikleri, modelleri, yararları, unsurları, oluşumu, değişimi, ölçülmesi, önemi, diğer kavramlarla ilişkileri ve örgüt kültürü ile ilgili yaklaşımların işletmelerin varlığına olan katkıları karşılaştırmalı bir şekilde tartışılacaktır.
2. ÖRGÜT KÜLTÜRÜ VE ÖRGÜTSEL İLETİŞİM ARASINDAKİ İLİŞKİNİN ÖRGÜTE BAĞLILIK VE İŞ TATMİNİNE ETKİSİ VE BAŞARI TEKNİK SERVİS A.Ş’DE BİR UYGULAMA
Çiğdem SARIKAMIŞ 238 SAYFA
Örgütler arası rekabetin hızla arttıgı günümüz is dünyasında, rekabette üstünlügün dayandıgı temeller de degismektedir. Örgütler rekabette basarının sadece arastırmagelistirme, modern pazarlama, teknoloji gibi faktörlerle saglanamayacagının, basarının temelinin “önce insan” felsefesine dayandıgının farkına varmıslardır. “Önce insan” felsefesinin önem kazanmasıyla birlikte örgütler; örgüt kültürü, örgütsel iletisim, is tatmini ve örgüte baglılık gibi konularla ilgilenmeye baslamıslardır.
Örgütün kendi degerlerinin bilesimi ve örgüte özgü olan örgüt kültürü; çalısanların davranıslarını, çalısma biçimini, yönetim sürecini ve örgütün çevresi ile olan iliksilerini biçimlendirmektedir. Basarılı örgütlerin ortak özelligi, örgüt kültürünün etkin bir örgütsel iletisim sistemi ile tüm çalısanlarla paylasılması ve çalısanlar tarafından benimsenmesidir. Örgütsel iletisim, örgütte bilgi akısını saglamakla birlikte örgüt kültürünün çalısanlarla paylasılmasını da saglamaktadır. Örgüt kültürünün anlamlı kılınması ancak etkin bir örgütsel iletisim sistemi ile mümkündür.
Etkin bir örgütsel iletisim sistemi sayesinde tüm çalısanlar tarafından benimsenen örgüt kültürü çalısanların tutum ve davranıslarıyla birlikte baglılık ve is tatminlerini de etkilemektedir. Etkin bir örgütsel iletisim sistemi ve güçlü bir örgüt kültürüne sahip örgütlerde bilgi akısında sorun yasanmaması, ortak deger ve amaçların paylasılması çalısanların örgüte baglılıgını ve is tatminini olumlu yönde etkilemekte ve örgüte rekabet üstünlügü saglamaktadır.
3. PERSONEL GÜÇLENDİRMENİN ÖRGÜT KÜLTÜRÜNE ETKİSİ
Özlem ŞENEL 269 SAYFA
Küreselleşmenin giderek artan bir şekilde hissedildiği günümüzde işletmeler, değişim hızına ayak uydurabilmek ve dünya piyasalarında rekabetçi gücünü sürdürebilmek için geleneksel yönetim teknikleri yerine yeni yönetim tekniklerine ihtiyaç duymuştur. Bu ihtiyaç doğrultusunda geliştirilen çağdaş yönetim tekniklerinden biri de personel güçlendirmedir.
Güçlendirmenin uygulandığı işletmeler en önemli üretim kaynağı olan insanı ön plana çıkarmaktadır. Personel güçlendirmeyi temel alan; çalışanın önemsendiği, gerekli bilgi ve kaynak sağlandıktan sonra karar ve uygulamanın çalışana bırakılması felsefesine dayanan işletmeler günümüzde hızla değişen koşullara uyum sağlayabilmekte ve rekabet avantajı yaratabilmektedir.
Bir örgütte personel güçlendirme uygulamalarının gerçekleştirilebilmesinde örgüt kültürünün önemi büyüktür. Örgüt kültürü, örgüt üyeleri tarafından paylaşılan, örgütün kendisinin ve çevresinin örüntüsü olan örgütsel davranış biçimleri, semboller ve sembolik hareketler aracılığıyla somutlaşarak kesinlik kazanan; örgüt üyelerinin tutum, davranış ve kararlarını şekillendiren ortak değer, örf, inanç ve normlar bütünüdür. Örgütün üyeleri eylemlerinin yansıması olan örgütün sosyokültürel sistemi aracılığıyla ihtiyaçlarını tatmin etmeye çalışırlar. Personeli güçlendirme, hem örgüt kültürüne uygun, hem de örgütü oluşturan bireylerin ihtiyaçlarına cevap verebilecek boyutta olmalıdır. Güçlendirilmiş bir örgüt kültürü, başarıya ulaşmak için, işgöreninden yöneticisine herkesin katılımına dayanır.
4. TUNCELİ ALEVÎLİĞİNDE İNANÇ ve İBADET (SARI SALTIK OCAĞI ÖRNEĞİ)
Talip TUĞRUL 300 SAYFA
Alevîlik, 1980’lı yıllardan itibaren ülkemizde en fazla gündeme gelen, üzerine yazılar yazılıp araştırmalar yapılan konulardan birisidir. Türklerin Müslüman oluş serüvenleri konusunda önemli bir yere sahip olan Alevîliğin günümüzdeki halini tespit etmeye ve tarihteki bağlarını araştırmaya gayret ettiğimiz bu çalışmada, Alevîliğin Tunceli yöresindeki yerel durumunu incelemeye çalıştık.
Her meselede olduğu gibi bu meselede de tarafsız ve ilmî yaklaşımların bu topraklardaki barışa katkı sağlayacağına; insanların birbirlerine ön yargılarla değil de doğru kanaatlerle yaklaşmalarına vesile olacağına inanıyoruz.
Doğudaki Alevîler (gittikçe silikleşmeye yüz tutmuş -biraz pejoratif bir- tabirle Kızılbaşlar) arasında merkezî bir öneme sahip Tunceli Alevîliği, sahip olduğu bu sosyal ve dinî özellikler açısından araştırmaya değer bir önem arzetmektedir. Tarihte ve günümüzde birçok Alevî ocağına Tunceli ili -bir merkez olarak- ev sahipliği yapmıştır.
Tunceli Alevîliğinde İnanç ve İbadet (Sarı Saltık Ocağı Örneği) başlığını taşıyan tezimizin konusu, isminden de anlaşıldığı gibi Sarı Saltık Ocağı özelinde Tunceli yöresindeki Alevîliğin yerel anlamdaki inanç ve ibadet boyutlarıyla ilgilidir.
Çalışmamız bir giriş ve dört bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde, öncelikle Alevîlik hakkında kısa bilgiler verilmiş ve daha sonra araştırmamızla ilgili yöntem bilgileri aktarılmıştır. Birinci bölümde, Dedelik Kurumu ve menşei, dedelerin nitelikleri ve işlevleri, dedeliğin tarih içindeki serüveni ve günümüzdeki durumu; ayrıca Ocak Kültü, Tunceli’deki Alevî Ocakları, Sarı Saltık Ocağı; Sarı Saltık’ın hayatı ve dinî çalışmaları - ana hatlarıyla- ele alınmıştır.
İkinci bölümde, Sarı Saltık Ocağına bağlı Alevîlerde genel İslâmî inançlar ve diğer dinlerin tesiriyle oluşan inançlar işlenmiştir.
Üçüncü bölümde, genel İslâmî anlayış çerçevesindeki ibadetler, dinî hayat, âyinler ve erkân incelenmiştir.
Dördüncü bölüm ise Sarı Saltık Ocağı’na bağlı Alevîler üzerine yapılan ankete dayalı bulgular ve değerlendirmeye tahsis edilmiştir.
5. 19. YY. ALMAN ROMANTİZMİNİN TÜRKÇE’YE AKTARIMINDA ÜSLÛP SORUNU
Ayalp Talun İnce 353 SAYFA
Çaga özgü sözcük seçimi gözetildiginde metnin tamamında ilk göze çarpan “recht” sözcügüdür. Dönemin yazarlarınca sıkça önünde bulundugu sıfat veya zarfı pekistirme amaçlı kullanılan sözcük, Eichendorff’un bu nüvelinde kırk kereden fazla kullanılmakta ve bu nedenle hem çaga, hem de yazara özgü önemli bir üslûp aracı durumuna gelmektedir. Ancak, aynı sözcügün farklı anlamsal balgamlarda kullanılması çevirmene zorluk çıkarmaktadır. Sözcügün kırk kereden fazla kullanımını hissettirmesi için amaç dilde de yerine hep aynı sözcügü kullanması gerekir. Diger yandan sözcügün anlamları kaynak dilde degisebilmektedir, bunu çevirmenin amaç dile aktarım yaparken de gözetmesi gerekir. Bu kosullar ister istemez belirli sapmaları beraberinde getirecektir. Asagıda çevirmenin aktarımdaki uygulamaları ele alınmıstır:
“…recht lustig...“ (s. hiç çevrilmemistir. Oysa “pek neseli”, “pek / hayli eglenceli” gibi alternatiflerle aktarılabilirdi.
“… mir war so recht wohl in dem warmen Sonnenscheine.“ (s. “…bu sıcak yaz günesi öyle hosuma gidiyordu ki.” _le aktarılmıstır. “recht” sözcügü “so” ile daha da pekistirilmistir. Aktarımda “öyle…ki” kalıbına basvurulmustur. Etkinin vurgulanması için “öylesine” sözcügü kullanılabilirdi. Ancak genel önerimiz “pek” sözcügünün kullanılması yönündedir. Bu sekilde sözcügün sıkça tekrarı da mümkün gözükmektedir. Örn. Ilık/sıcak günes ısınlarıyla pek bir keyiflenmistim
6. AVRUPA BİRLİĞİ SÜRECİNDE TÜRKİYEDE ALEVİLİK
YUNUS AKKOÇ 107 SAYFA
Avrupa Birliği Sürecinde Türkiye’deki Aleviliği ve Alevi Örgütlenmesini konu alan çalısmamız dört ana bölümden olusmaktadır: “Alevilik: Kavramsal Çerçeve ve Tarihsel Arka Plan” adını tasıyan ilk bölümde Aleviliğin kavramsal çerçevesi çizilmeye ve tarihsel süreci izlenmeye çalısıldı. “Aleviliğin Teolojik ve Sosyal Boyutları” adını tasıyan ikinci bölümde ise Aleviliğin teolojik bağlamı ve sosyal tezahürleri ele alındı.
Üçüncü bölümde ise Alevi Örgütlenmesi ve belli baslı Alevi vakıf ve dernekleri anlatıldı.
“Avrupa Birliğine Giris Sürecinde Alevi Örgütlenmesi’nin Đstek ve Talepleri” baslığını tasıyan dördüncü bölümde ise AB sürecinde Aleviliğin yol haritası tespit edilmeye ve bu süreçte Alevilerin istek ve taleplerinin neler olduğu ortaya konmaya çalısıldı.
7. AKILLI SAVUNMA SİSTEMLERİ
Erkan AYDIN 157 SAYFA
İnsanlık tarihi aynı zamanda hırs ve çıkar çatışmalarının da tarihidir. İnsanlar toplu yaşamaya başladıkları günden itibaren kimi zaman küçük çaplı kimi zaman da büyük savaşlar yapmışlardır.
Medeniyetin ilerlemesi ile kendini koruma örgütlü bir şekilde yapılmıştır. Her türlü doğa olayından ve çevredeki kötü niyetli kişilerden savunma ihtiyacı bu örgütlenmenin itici gücünü oluştururken saldıran taraf daha etkin yöntemler geliştirmek zorunda kalmıştır.
Daha iyi örgütlenen savunmacılar aynı zamanda korunması gereken şeylerin de sahipleridir. Bunlar yiyecek, su, değerli taşlar, madenler vb. olabildiği gibi bazen sadece korunmak için yaptıkları yapılar da hasımlar tarafından saldırı sebebi olarak algılanmıştır.
Saldırganlar geliştikçe savunanlarda daha etkin yöntemler geliştirmiştir. Bu sayede bilim de ilerlemelere öncülük edilmiştir. Bilimin ilerlemesi ihtiyaçtan kaynaklanmaktadır. Bilimsel olarak gelişen toplumlar genelde korunması gereken şeylere sahip olan toplumlardır.
Günümüzde jeostratejik konum, doğal kaynaklar, ekonomik vb. nedenlerle savaşlar çıkmaktadır. Ancak doğal olarak artık gerekçeler daha estetik kavramlarla tanımlanmaktadır.
Savunma yapmak gün geçtikçe zorlaşmakta savaş sualtı, su üstü, kara, hava, uzay’da yapılmaktadır. Aslında her alanda ve her zaman bitmek tükenmek bilmeyen bir savaşın içerisindeyiz.
8. ATATÜRK’ÜN FĠKĠR VE DÜŞÜNCELERİ
Prof. Dr. UTKAN KOCATÜRK 600 SAYFA
İÇİNDEKİLER
Önsöz III
Atatürk‟ün yaşamı, üstün kişiliği ve eseri IV
MİLLİ MÜCADELE
Türk milletine inan ve güven 1
Millî Mücadele‟ye inan 1
Baş olacakların ortaya çıkması 2
Millî iradenin coşkunluğu 3
Millî iradenin amacı 4
En büyük hazine: Anadolu 4
Anadolu‟ya geçişin sebebi 4
Ecdat sesi ve uyanış 5
En büyük ödül 5
Mücadeleye mecburuz 5
Millî Mücadele ve örgütlenme 6
Millî örgütün sosyal yapı içinde kuruluşu 6
Millî Mücadele‟nin amacı 7
Kendi kuvvetimize dayanmak 8
Erzurum Kongresi 10
Sivas Kongresi 10
Misak-ı Millî 11
Millî dava ve sarsılmaz gücümüz 11
Millî birlik ve başarı 15
Temel vazife 16
Kudret ve kabiliyetin fiilen belirtilmesi 16
Millî Mücadele‟de millete tavsiyeler 17
Sinir gevşetici sözlere önem verilmemelidir 17
Millete yeni bir iman vermek lâzımdır 18
Olumsuz propagandalar ve milletin kararlılığı 18
Millî Mücadele ve Türk milleti 20
Millî Mücadele‟de Türk ordusu 21
Millî Mücadele‟de Türk kadını 22
Millî Mücadele ve malî olanaklar 23
Malî olanaklar ve ordu kurulması 24
Türkiye‟nin savunduğu bütün mazlum milletlerin davasıdır 25
Millî Mücadele ve insanlık 26
BAĞIMSIZLIK
Bağımsızlık nedir? 27
Bağımsızlığın önemi 28
Milletimiz ve bağımsızlık 28
MİLLÎ EGEMENLİK
Millî egemenliğin anlamı 30
Millî egemenliğin gücü ve değeri 31
Türk milleti ve millî egemenlik 32
Millî egemenliğin korunması 33
Millî ruha karşı konulamaz! 34
Millî egemenlik düşmanlığı 35
23 Nisan‟ın anlamı 35
Türkiye Büyük Millet Meclisi 35
Halkçılık ve halk devleti 37
T.B.M.M. Hükûmeti ve özellikleri 38
Hükûmet programının temeli 38
KURTULUŞ SAVAŞI
- Askerî ve Siyasî Zaferler-
I. İnönü Muharebesi 40
II. İnönü Muharebesi 41
Sakarya Meydan Muharebesi 42
Sakarya‟da subay ve erlerimizin kahramanlıkları 42
26 Ağustos‟ta Türk topçuları 43
30 Ağustos Meydan Muharebesi 44
30 Ağustos‟un önemi 46
30 Ağustos Zaferi ve Türk askeri 47
İzmir‟e doğru 47
Zaferin sırrı 48
Zaferler hakkında 48
Şerefli kahramanlara saygı 50
Mudanya Ateşkes Antlaşması 51
Lozan Konferansı 51
Lozan Antlaşması 53
Montreux Sözleşmesi 54
CUMHURİYET’E VE YENİ TÜRKİYE’NİN
KURULUŞUNA DOĞRU
Çeşitli direnişler ve millî sır 55
Kararın uygulanması 56
Zamanın seçilmesi 56
İki fikrin savaşımı 57
1921 ve 1924 Anayasalarımızda düğüm oluşturan noktalar 58
İzlenen yol 61
Saltanat‟ın kaldırılması 62
2. Meşrutiyet ile Saltanat‟ın kaldırılması arasındaki fark 62
Saltanat‟ın ve hilâfetin zararları 63
Yeni Türk Devleti‟nde hilâfetin yeri yoktur 65
Halifelik teklifi ve Atatürk‟ün cevabı 67
Halifeliğin kaynağı 68
Vahdettin‟in yurt dışına kaçışı 69
CUMHURİYET YÖNETİMİ
Cumhuriyet yönetimi ve anlamı 70
Cumhuriyet ile Sultanlığın farkı 71
Türk milleti ve Cumhuriyet yönetimi 71
Cumhuriyet bayrağı altında toplanmak 73
Türkiye Cumhuriyeti sonsuza dek yaşayacaktır 73
Cumhuriyetin savunulması 75
Gelecek kuşakların takdiri 75
LÂĠKLĠK
Lâikliğin gerekliliği 76
Türkiye Cumhuriyeti ve lâiklik 76
UYGARLIK VE ÇAĞDAŞLAŞMA
Uygarlığın tanımı 78
Uygarlık ve yetenek 78
Uygarlığın gücü 79
Uygarlaşma ve önemi 79
Uygarlık ve aydınların rolü 80
Türk milleti ve çağdaşlaşma 81
Batı uygarlığıyla temas 85
ĠNKILÂP VE TÜRK ĠNKILÂPLARI
İnkılâbın tanımı 87
Türk İnkılâbı‟nı yapanlar 87
Türk İnkılâbı‟nın özellikleri 87
Türk inkılâplarının temel kuralı 89
Türk inkılâplarının gerekliliği 89
Türk Devrimi‟nin kısa ifadesi 90
İnkılâplarda izlenecek yol 90
İnkılâpların bütünlüğü 92
İnkılâbın kanunu 92
İnkılâp ve yön tâyini 92
İnkılâp ve doktrin 92
İnkılâp ve güçsüz beyinler 92
İnkılâp ve cumhuriyetçi güçler 93
Cumhuriyetçi olanların yeri 93
İnkılâplar ve ordu 94
İnkılâplar ve plebisit 94
İnkılâplar ve millet 94
İnkılâplar ve koruyucu önlemler 96
İnkılâpların savunulması 98
İnkılâplar ve gericilik 98
Kubilây olayı hakkında 100
HUKUK İNKILÂBI VE ADALET ANLAYIŞI
Hukukta çağdaşlaşma gereği 102
Ankara Hukuk Fakültesi‟nin açılışı 104
Adliyemiz ve Cumhuriyet 105
Eski hukuk anlayışı hakkında 105
Hak ve kuvvet 107
Hukuk kuralları ve devlet 107
Devlet adamı ve adalet anlayışı 107
Kanun yapan kişilerin özellikleri 108
Hâkimler hakkında 108
ŞAPKA VE KIYAFET İNKILÂBI
Şapka ve kıyafet inkılâbının önemi 109
Kadın kıyafetinde inkılâp 110
TÜRK KADINI VE KADIN HUKUKUNDA İNKILÂP
Türk kadının yeri ve görevi 112
Kadının anlamı 113
Türk kadınının bilgi sahibi olması 113
Türk kadını ve fazilet 114
Türk kadını ve güzellik 114
Türk kadını ve memleket savunması 115
Kadın hukukunda inkılâp gereği 115
Türk kadınının siyasal yaşama katılma isteği 117
Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı tanınması 118
Türk kadını ve dünya barışı 118
MĠLLÎ EĞĠTĠM
Eğitim ve öğretimin önemi 119
Eğitimin millî oluşu ve önemi 120
Öğretim Birliği 121
Bilgisizliği ortadan kaldırmak 121
Okulun anlamı, önemi ve görevi 123
Eğitim ve köylü 124
Üniversite reformu hakkında 124
Üniversite hakkında 126
Kültür ordusu 127
Öğretmenin değeri, yeri ve görevi 128
Eğitim ve öğretim hakkında 130
Eski eğitimin zararları 132
KÜLTÜR VE BİLİM
Kültürün tanımı 134
Millî kültürün önemi 134
Millî kültürü yükseltmek 135
Yazı hakkında 136
Fikir hazırlıkları 136
Fikrin gücü 136
Tartışmada kural 137
Gerçeği bilmek 138
Bilgisizlik ve sonuçları 138
Kitap sevgisi 139
Bilim anlayışı ve yöntem 139
En gerçek yol gösterici 140
Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu 140
Arkeoloji ve antropoloji hakkında 141
Arkeoloji uzmanlarına gereksinim 141
Felsefenin tanımı 142
Aydınlarımızın görevleri 142
Aydınlarımız ve milleti tanımak 143
Aydınlar ve Anadolu 144
HARF VE DİL İNKILÂBI
Harf inkılâbının gerekliliği 146
Yeni Türk harfleri 146
Türk diline verilen önem 148
Millî duygu ve dil 149
Millî bilinç ve dil 149
Türk dilinin zenginliği 149
Türk söz dizimi 150
Türk dilinin özleşmesi 150
Yeni sözcükler hakkında 151
Arapça bilim terimleri hakkında 151
GÜZEL SANATLAR
Güzel sanatların tanımı 152
Güzel sanatların önemi 152
Sanatçının değeri 153
Sanatçının tanımı 154
Edebiyatın tanımı, anlamı ve amacı 155
Şairin tanımı 157
Türk İnkılâbı‟nın şairi 157
Edebiyat sevgisi 157
Güzel konuşma 157
Musiki hakkında 157
Musikide yenilik 158
Nasıl bir musiki istiyoruz? 158
Musiki ve Türk‟ün mizacı 159
Klâsik Türk musikisi 160
Zeybek oyunu 161
Heykel ve heykeltraşlık 161
Çağdaş Türk mimarlığı 162
TARİH GÖRÜŞÜ
-Dünya ve Türk Tarihi-
Tarihin doğru belirlenmesi 163
İnsanların tarihten alabilecekleri dersler 164
Büyük şöhretler ve millî noktadan tetkiki 164
Gerçek değerler ve tarih 164
Dünya tarihinin seyri ve Türkler 165
Türk milleti ve Türk tarihine genel bir bakış 166
Türk Hun İmparatorluğu, Teoman ve Mete 168
Osmanlı Devleti‟nin gücü 169
Osmanlı Devleti ve çöküş sebepleri 169
1. Dünya Savaşı ve Türkiye 171
Çanakkale savaşları hakkında 171
Çanakkale savaşlarını kazandıran ruh 172
Mondros Ateşkes Antlaşması 173
Sèvres Antlaşması 173
İmparatorluk hulyası ve neticeleri 173
Panislâmizm, Panturanizm hakkında 174
Türk tarihine verilen önemin sebepleri 175
Türk çocukları ve millî tarih 176
Millî tarih ve millî bilinç 176
Türk tarihinin yazılması arzusu 176
Büyük Söylev‟i hakkında 176
Yıldırım Beyazıt 177
Timur 177
Fatih 178
Mevlâna 178
Mimar Sinan 178
Alemdar ve Mustafa Reşit Paşa 178
Cemal Paşa 178
Enver Paşa 179
Talât Paşa ve politikası 179
Namık Kemal 180
Mehmet Emin 180
Yahya Kemal 181
Ziya Gökalp 181
Ahmet Rasim 181
Büyük İskender 181
Napolyon 182
Napolyon ve Bismark 182
Adana 182
Samsun 182
Havza 183
İzmir 184
Kemalpaşa (Nif) 184
Erzurum 185
Amasya 185
Afyon 186
Gaziantep 187
Trabzon 188
Eskişehir 188
Bursa 189
Ankara 190
İstanbul 191
Konya 191
Zonguldak 191
TÜRK GENÇLİĞİ
Ümit kaynağı gençlik 192
Türk gençliğinin birinci görevi 193
Gençler ve yüksek ideal 194
Gençler ve milletin yükselmesi 195
Gençliğin yetiştirilmesi 196
Yabancı unsurlarla mücadele gereği 197
MİLLİYETÇİLİK, MİLLİ BİRLİK VE BERABERLİK
Türklük duygusu 199
Türk‟ün tanımı 200
Türk‟ün asilliği 200
Türk‟ün manevî gücü 201
Türk‟ün kahramanlığı 201
Türk‟ün çalışkanlığı 202
Türk‟ün insanlığı 202
Türklük bilinci ve ülkedeki gelişimi 203
Millî birlik ve beraberlik 205
Millî benlik 206
Millî varlığın savunulması 207
Millî varlığın temeli 208
Millî parola 208
Millî ülkü 209
Türk milletinin dinamik ideali 211
Millî amaç ve çalışmak 212
Millî ülkü düşmanları 213
Milliyet ilkesi 214
Milliyet ilkesinin gücü 214
Türk milliyetçiliğinin tanımı 215
Milliyetçilik ve millî sınır 215
Türk milliyetçiliği ve cumhuriyet 215
Milliyetçilik ve dil 215
Millî duygu ve insanî duygu 216
Türk milleti 216
Türk milletinin kuruluşundaki gerçekler 217
Türk vatanı 217
Vatan sevgisi 217
Yurt toprağı 218
Millî anıların değeri 218
Millî seciye 218
Millî ahlâk 218
Milletlerin özellikleri 219
Dış Türkler hakkında 219
Türk milleti ve bolşevik ilkeleri 220
Bolşevizm‟in niteliği 221
Türk milletinin yapısı ve komünizm 221
Yabancı akımlarla mücadele 222
TÜRK MİLLETİNE İNAN, GÜVEN, SAYGI
İlham ve kuvvet kaynağı 223
Milletin eğilimlerini sezebilme 224
Milletin takdir duygusu 224
Milletin sevgisini kazanma 225
Türk milletinin yeteneği ve kararlılığı 226
Millete güven ve saygı 226
DĠN VE ĠSLÂM DĠNĠ
Din hakkında 228
Tanrı ve insanlığın geçirdiği devirler 228
Hz. Muhammed hakkında 229
Hz. Muhammed‟in ölümü ve sonrası 230
İslâm dini hakkında 231
İslâm dini ve çalışmak 232
İslâm dininde ölçü 232
Türk milleti ve Müslümanlık 232
Hutbe hakkında 233
Camiler ve minberler hakkında 234
Ezan ve Kuran‟ın okunuşu 234
Kuran‟ın Türkçeye çevrilmesi 234
Müslümanlıkta özel sınıf yoktur 234
Seçkin din bilginlerinin yetiştirilmesi 235
Tekkeler hakkında 236
En gerçek tarikat 236
Dinin siyasete âlet edilişi 237
Terakkiperver Fırka ve dinin siyasete âlet edilişi 237
Din oyunu aktörleri 238
Dini siyasete âlet edenlerle mücadele 238
FERT, TOPLUM, MİLLET YAŞAMI
Toplum hakkında 240
Fert ve toplum 240
Hak ve ödev 241
Toplum fertleri arasında bağlılık 242
Toplum fertleri arasında hoşgörü 243
Kamuoyu ve Türk kamuoyu 244
Kamuoyunu yanıltanlar 245
Kamuoyu ve hükûmet 245
Özgürlüğün tanımı 246
Özgürlük hakkında 246
Vicdan özgürlüğü hakkında 247
Kişisel özgürlükler ve devlet 248
Fert güvenliği 250
Yurt asayişi 250
BASIN
Millet yaşamında basının önemi 251
Cumhuriyet basını 252
Basın özgürlüğü 252
Basın özgürlüğünü kötüye kullananlar 253
DİKTATÖRLÜK VE CİHANGİRLİK
Diktatörlük hakkında 256
Demokrat Atatürk 258
Millete dayanma 260
Müstebitlerle mücadele 261
Cihangirlik hakkında 261
SİYASET BİLİMİ VE DEVLET YÖNETİMİ
Siyaset ve olumlu ahlâk 263
Geleceğin güvencesi 264
İnsan ve ortam 264
Millete hizmet 264
Yemin hakkında 265
Dürüst siyaset 265
Sorumluluk duygusu 267
Devlet Yönetimi 267
Siyasal güç 268
Yöneticilerin yetiştirilmesi 269
İnsaf ve merhamet dilenmek yoktur 269
Hükûmetin amacı 270
Türkiye‟yi düşünmek 270
Devlet yönetimi ve fertler 272
Devlet yönetiminde ilkeler 272
Devlet ve milleti yönetenler 275
Hizmet ve namus borcu 277
Devleti yönetenlerin ihaneti 278
Milletin vekillerini seçmesi 278
Halk ve devlet ilişkisi 279
Muhalefet hakkında 280
Siyasî yaşamda aranılacak temel 282
Demokrasi hakkında 282
Fransız Devrimi ve Türk demokrasisi 283
Türk milleti ve demokrasi 283
Siyasî partiler ve millet yapısı 284
Siyasî partilerin çalışma şekli 285
Parti programlarında kural 286
EKONOMİ VE KALKINMA
Ekonomi nedir? 287
Ekonomik bağımsızlık 287
Ekonomik yaşam 287
Millet yaşamında ekonominin önemi 288
Kapitülâsyonların tarihi ve başlangıcı 291
Kapitülâsyonların zararları 291
Kapitülâsyonların kaldırılması 294
Türkiye İktisat Kongresi 295
Millî ekonomi dönemi 295
Ekonomik kaynaklarımızın zenginliği 297
Ekonomik kalkınmamızın dayandığı güçler 298
Hedefimiz: Ekonomik zaferler 298
Tüccar hakkında 299
Ticaret ahlâkı hakkında 299
Millî ticaret 299
Millî endüstri 300
Kooperatifçilik hakkında 301
Türkiye İş Bankası hakkında 301
Türk milleti ve denizcilik 302
Sanatın önemi 302
Sanat şarttır 303
Aşçılık ve sofra hizmeti 304
Sanatın özendirilmesi 305
Madenlerin işletilmesi 305
Türkiye‟nin uyguladığı devletçilik sistemi 306
Devlet ve ferdin faaliyet alanları 306
Türk halkının toplumsal yapısı 308
Malî bağımsızlık ve dış borçlanma 309
Yabancı sermaye 310
Ekonomik kalkınmada milletlerarası önlemler 312
Devlet maliyesi 312
Vatandaş ve devlet hazinesi 314
ZİRAAT VE KÖYLÜ
Türk köylüsü ve çiftçilik 316
Kılıç ve saban 318
Makineli ziraat 318
Harp ve çiftçilik 319
Ziraat siyaseti 320
Ormanların korunması 321
ULAŞTIRMA VE BAYINDIRLIK
Yol ve demiryolu gereksinimi 323
Vatanın bayındır hale getirilmesi 325
Türkiye‟nin görünüşü 325
SPOR VE SAĞLIK
Sporun önemi 327
Spor ve Türk milleti 327
Güreşin tanımı 328
Türk sporcularına meslek kuralı 329
Sporcunun özellikleri 329
Sporda amaç 329
Havacılığa önem vermek 329
Sağlık koşullarının sağlanması ve devlet 330
Kızılay hakkında 331
TÜRK ORDUSU VE TÜRK ASKERĠ
Türk ordusu 332
Türk ordusunun ödevi ve milletin güveni 332
Türk ordusunun kahramanlığı 332
Türk ordusunun göreve bağlılığı 333
Türk milleti ve ordu 334
Türk ordusunun değeri 336
Türk askeri 337
MĠLLÎ SAVUNMA VE ASKERLĠK SANATI
Ordunun görevi 339
Ordunun gereği ve önemi 339
Bir orduyu yaşatan güç ve ruh 340
Bir milletin ve ordusunun güçlü oluşunun koşulları 341
Bir ordunun değeri 342
Zaferin koşulları 342
Zafer ve amacı 342
Komutan ve nitelikleri 343
Harp, muharebe, meydan muharebesi 349
Harpte ordunun yüksek morali 351
Askerî ahlâk ve moral sağlamlığı 351
Askerin ruhunu kazanmak 352
Harp hayatî ve zorunlu olmalı 352
Harp ve talih 352
Askerlik sanatı 353
Saldırı ve savunma hakkında 354
Saldırı hazırlığı ve koşulları 355
Saldırıda kesin sonuç 356
Savunma yüzeyi 356
Birinci derecede hedefi meydana çıkarmak 357
Zırhlı savunma hakkında 357
Orduda piyadenin yeri 358
Hava savunması ve Hava Kuvvetlerimiz 358
Türk Donanması hakkında 358
Deniz silâhları 359
Askerî hareketin incelenmesinde yöntem 359
Şehitlik ve gazilik 360
Asker ocağı bir okuldur 361
Ordu ve kalkınma 362
Ordu ve siyaset 362
Subay ve refah sağlama 363
Millî harp endüstrisi 363
Seferberlik ve vatandaşın görevi 364
Barışı koruma amacıyla askerî hazırlık 364
DİN SİYASET
Millî siyaset 365
Dış siyasetin iç kuruluşla ilişkisi 367
Siyasî sorunların incelenmesi 367
Barışı amaçlayan dış siyaset 367
Barışı korumada alınacak önlemler 369
Dış siyaset ve çıkar 371
Balkan milletleri hakkında 371
Balkan birliğine doğru 372
Balkan Antantı (1934) 372
Sadabat Paktı (1937) 373
Dünya ve Rusya 373
Yeni bir savaş tehlikesi 374
II. Dünya Savaşı ve Türkiye 375
Hatay davası (1936-1938) 377
İNSANLIK ÜLKÜSÜ VE BARIŞ ÖZLEMİ
İnsanlık ülküsü 380
Barış özlemi 381
İnsanlığa hizmet 382
Milletin mutluluğu 384
YAŞAM GÖRÜŞÜ
Yaşamın tanımı 387
Yaşamın seyri 387
Ölüm 387
İnsan ve doğa 387
İnsanların kıtalara dağılması 388
Yaşam ve mücadele 388
Kuşakların fikrî gelişimi 389
Dünya nimetleri ve insan zekâsı 389
Zekâ ve akıl hakkında 389
İstek ve olanak 390
Çeşitli görüşler 390
DEHA, BÜYÜK ADAM, LİDER
Dehanın tanımı 392
Büyüklük ve büyük adam 392
Lider ve liderlik 393
Lider ve büyük olaylar 393
Lider ve konumu 393
Lider ve tutku 393
BAŞARI VE BAŞARI YOLU
Başarının sırları 394
Başarıda insanın önemi 394
Karar ve uygulama 394
Çalışmanın gerekliliği 396
Verimli çalışma 396
Çalışmanın verdiği zevk 396
İş bölümü 397
Çalışma aşkı ve başarı 397
Etkileme sanatı 398
ATATÜRK’E GÖRE ATATÜRK
İki Mustafa Kemal 400
Fikir Atatürk 400
Atatürk ve görevin amacı 401
Atatürk ve kutsal tutku 402
Atatürk ve vicdanî görev 403
Millet için özveri 404
Özgürlük ve bağımsızlık aşkı 404
Atatürk ve cesaret 405
Atatürk ve millet 406
Atatürk ve millet şerefi 408
Halk adamı Atatürk 409
Atatürk ve sağduyu 409
Evlilik ve çocuk sevgisi 410
İnsan Atatürk 412
Kısaltmalar 416
Kaynakça 417
9. BEKTASÎ TEKKELERİNİN KAPATILMASI (1826) ve BEKTASÎLİĞİN YASAKLI YILLARI
Fahri MADEN 394 SAYFA
Çalısma giris ve üç bölüm halinde tertip edilmistir. İlk olarak Hacı Bektas Veli ve Bektasîlik konusunda genel bir değerlendirme yapıldıktan sonra Osmanlı yönetimi ve Yeniçerilerle Bektasîliğin iliskilerine değinilip, 1826 öncesi Bektasî tekkelerinin coğrafi dağılımının ele alındığı giris bölümü yer almaktadır.
Birinci bölüm, Bektasîliğin Yeniçeri Ocağı ile birlikte ortadan kaldırılması ve hemen o tarihten sonraki uygulamaları kapsamaktadır. Bu süreçte yasanan mesveret meclisinin toplanması, bu mecliste ne tür tartısmaların yasandığı ve Bektasî tekkelerinin kapatılması kararının nasıl alındığı ele alınmaktadır. Ayrıca bu bölümde yasağın uygulanmasına yönelik yapılan hazırlıklar izah edilmektedir. Bu noktada yasağın uygulanması için yayınlanan ferman ve fetvalar ortaya konularak yasağı uygulayacak memurlar ile bunların görev ve yetkileri sıralandıktan sonra bu hazırlıkların İstanbul ve tasraya yansımaları değerlendirilmektedir. Yine yasağın uygulanması safhasında meydana gelen idam ve sürgünler de tespit edilmektedir.
Çalısmanın ikinci bölümünde, kapatılan ve yıktırılan Bektasî tekkeleri ile harap halde, bir türbeden ibaret olan tekkeler yer almaktadır. Ayrıca kapatılan ve yıktırılan tekkelerin müsadere edilen mal varlıkları, bu mal varlıklarının nasıl değerlendirildiği ve bu arada yasanan problemler ortaya çıkarılmıstır. Bununla birlikte devletin Bektasîleri kontrol ve denetim altında tutarak Sünnilesmeleri için aldığı tedbirler ve bu esnada yapılan propagandaya değinilmektedir. Ayrıca devletin yasakçı politikası ve tedbirleri karsısında Bektasîlerin tutum ve davranısları ile kendilerini savunmak ve muhafaza etmek için aldıkları önlemler izah edilmeye çalısılmıstır.
Üçüncü bölümde ise, Bektasîlerin üzerlerindeki yasakçı politikanın yumusamasıyla faaliyetlerine yeniden baslamaları; İstanbul, Rumeli, Anadolu ve diğer bölgelerde tekrar açılan ve ilk defa kurulan tekkeler belirlenmeye çalısılmıstır. Bu yapılırken ilk olarak yasakçı politikanın ne zaman yumusamaya basladığı, Bektasîlerin tekrar tekkelerini açabilmek ve mesru bir zemine kavusmak için ne tür faaliyetlerde bulundukları tespit edilmistir.
Ayrıca tekkelerin ne zaman, nasıl ve kimler tarafından yeniden faaliyete geçirildiklerinin izi sürülmüstür. Böylece kapatılan ve yıktırılan tekkelerin ne kadarının tekrar ihya edilebildiği ve bunlara hangi yeni tekkelerin eklendikleri ortaya çıkartılmaya çalısılmıstır. Bütün bunlar yapılırken basta merkez tekke olmak üzere Abdal Musa tekkesi gibi bazı büyük tekkelerde Bektasîlerin kendi aralarında veya Naksî seyhlerle yasadıkları çekismeler detaylı olarak ele alınmakta, tarikatın böylesine hassas bir döneminde karsılastığı
zorluklara değinilmektedir.
10. AVRUPA BİRLİĞİ SÜRECİNDE TÜRKİYE’DE DERNEKLER VE VAKIFLAR HUKUKU
Aydın TURHAN 129 SAYFA
Avrupa Birligine tam üyelik süreci, Türkiye’de son dönemlerde en popüler konulardan biri olmustur. Avrupa Birliginin, üyelik için siyasi kriterlerinden en önemlisi, sivil toplumumun gelisiminin saglanması, özellikle dernekler ve vakıfların örgütlenmesinin önündeki engellerin
kaldırılmasına yönelik düzenlemelerin getirilmesidir.
Cumhuriyet Türkiye’sinde özellikle askeri darbelerden sonra sivil toplum kuruluslarının gelisiminin önü kesilmistir. Bu darbelerin en agır faturaları da dernek ve vakıflara kesilmistir. Çünkü dernek ve vakıflar, zamanın yöneticileri tarafından, islevleri itibariye devletin ve milletin organik bütünlügünü bozan örgütlenmeler olarak algılandıgı için
gelismelerine izin verilmemistir.
Avrupa Birligi sürecinde artık bu düsüncelerin yavas yavas kalktıgını görüyoruz. Avrupa Birligi için önde gelen kavramlar demokrasi, insan haklarına saygı ve hukuk devletidir. Dernekler ve vakıfların gelisimi de bu kavramların gelisimine paralellik gösterir.
Avrupa Birligi’nin katılım için öngördügü Kopenhag Kriterleri ile sivil toplum kavramı ön plana çıkmıstır. Bu çalısmada AB’ye uyum sürecinde sivil toplum kurulusları, özellikle bu kuruluslar içerisindeki dernek ve vakıfların AB’ye uyum sürecindeki katkıları ve rolleri
degerlendirilecektir.
11. DERNEKLERİN HAK VE FİİL EHLİYETİ
Senar ÇAĞIRGAN 225 SAYFA
Dernekler; belli ve ortak manevi bir amacı gerçekleştirmek üzere kişilerin bir araya gelerek oluşturdukları kişi topluluklarıdır. Bir takım amaçların gerçekleşmesi için, derneklerin kurulması, çoğu zaman sosyal bir zorunluluktur. Çünkü; özellikle insanların güçlerinin ve hayat sürelerinin kısıtlılığı, belli amaçları gerçekleştirmelerini imkansız hale getirir. Bu amaçları gerçekleştirmek, ancak dağınık haldeki kişilerin birleşmesi ile ortaya çıkan, bağımsız bir kişilik ile mümkündür.
Dernekler, kendilerini oluşturanlardan bağımsız bir kişiliğe sahiptirler. Bunun sonucu olarak; aynı gerçek kişiler gibi, kendilerine ait hak ve fiil ehliyetleri vardır. Dernekler, sahip oldukları bu ehliyetleri ile amaçlarını gerçekleştirme yönünde kullanırlar.
Derneklerin hak ve fiil ehliyetinin amaçları ile sınırlı olup olmadığı tartışmalı bir konudur. Derneklerin, amaçlarına uygun faaliyetlerde bulunmaları gereği kanunda öngörülmüş olmakla birlikte, buna aykırı davranmanın sadece cezai tarafı düzenlenmiştir. Hukuki olarak bir yaptırım öngörülmemiştir. Bu nedenle; derneklerin amaç dışı işlemlerinin hukuki sonucunun, pratik açıdan bir çözüme kavuşturulması gerekir. Bu amaçla; çeşitli özel hukuk ilişkilerini dikkate alarak, bunlardan çözüm yolu üretmek gereklidir.
12. DERVİŞ RUHAN ÖRNEĞİNDE ALEVİ BEKTAŞİ DERVİŞLİK GELENEĞİ
CANER IŞIK 411 SAYFA
Alevi Bektaşi derviĢlik geleneği üzerine yapılacak olan bir çalıĢma, özel bir bakıĢ açısı geliĢtirmeyi gerekli kılmaktadır. Çünkü söz konusu alan üzerine yapılan çalıĢmalarda derviĢlik kimliği ya dikkate alınmamıĢ ya da derviĢlerin yapıp ettikleri baĢka bağlamlar içinde değerlendirilmiĢtir. Alevi BektaĢi derviĢlik geleneğinin araĢtırma evreninin kapalı bir yapı arz etmesi ve alanın çoğunlukla politik bir biçimde yorumlanmıĢ olması, alan hakkında detaylı antropolojik ve halkbilimsel verilerin çıkarılmasını zorlaĢtırmıĢtır. ÇalıĢmamızda genelden özele doğru bir gidiĢ tercih edilmiĢtir. Öncelikli olarak, araĢtırma alanının nasıl bir yöntemle araĢtırılacağı açıklanarak, alanla ilgili belirlemeler yapılıp, kaynak kiĢi ve eserler tanıtılmıĢtır. Bu aĢamadan sonra, DerviĢlik üst baĢlığı altında, derviĢin anlamı ve tarihsel kökeninden bahsedilmiĢtir. Buradan, Alevi-BektaĢi geleneğindeki derviĢliğe geçilmiĢ ve gelenek üzerinden tespitler yapılmıĢtır. Alevi-BektaĢi geleneğindeki derviĢler anlatıldıktan sonra daha özel bir örnek olan, DerviĢ Ruhan anlatılarak, kendisinin Alevi BektaĢi derviĢlik geleneği içindeki yeri açıklanmıĢtır. DerviĢ Ruhan‟ın gelenek içindeki yeri tespit edildikten sonra da, DerviĢ Ruhan‟a ait Ģiirler aktarılmıĢ ve Ģiirlerin analizi yapılıp felsefi görüĢü açıklanmıĢtır. Genel olarak özetleyebileceğimiz bu süreç, bölümlerin içerikleri ile iliĢkili olarak aĢağıda özetlenmiĢtir.
Birinci bölüm araĢtırmanın metodolojisi, alanı ve kaynakları baĢlığı altında iĢlenmiĢtir. Alevi BektaĢi araĢtırmalarının, tarihsel sosyal tabanı ile teolojisi arasındaki iliĢkisi bağlamında, belirlemelerin yapılması önemlidir. Bu anlamıyla doğru zeminde analiz edebilmek için bazı kavramlar özel öneme sahiptir. Bu kavramlardan ilki, heterodoksidir. Heterodoksi, inancın Batıni ve içsel olan yönüne önem vermekte ve inancın eski kökleri ile bağlantıyı iĢaret etmektedir. Alevi BektaĢiliğin heterodoks yapısından dolayı, eski dinlerden gelen bazı alıĢkanlıkların, bir senkretizme yol açmıĢ olduğu belirtilebilir. Bu anlamıyla, çalıĢmamız, Aleviliğe senkretizm ve heterodoksi kavramları açısından yaklaĢan, halkbilim perspektifini ön plana çıkaran bir çalıĢmadır. Senkretizm kavramı dinin halkça yorumlanması ve anlaĢılmasının iĢaretlerini vermektedir. Bu anlamıyla “Halk dini” kavramı araĢtırma için özel bir anlama sahiptir. Heterodoks halk Ġslamı, mistik özelliği olan heterodoks, senkretik bir inanç ve yaĢam biçimine iĢaret eder. Alevi BektaĢi geleneği, mistik, heterodoks, senkretik, gerçek arayıĢı içinde olan, bir halk Ġslamıdır. YaĢadığı ortam Anadolu‟dur, yaĢanma ve aktarılma mekanizması sözlüdür. Bu sebeple sözlü geleneğin tamamen belirleyiciliği altındadır. Sözlü gelenek araĢtırmaları ise sözel anlatım ve sözlü tarih çalıĢmalarını gerekli kılmaktadır. Bu bağlamda çalıĢmada derlemelerden ve katılımlı gözlemlerden ciddi biçimde yararlanılmıĢtır.
Alevi BektaĢi geleneği araĢtırılırken birçok unsur dikkate alınmalıdır. Çünkü insanların inanma biçimleri ile dünyayı yaĢama biçimleri paralellikler göstermektedir. DerviĢler, kendisine inananlara bir kutsallık alanı açar ve kendi hayatları ile bu kutsal alanın nasıl yaĢandığını gösterir. DerviĢlerin ne Ģekilde anlaĢıldığından, derviĢin kendini nasıl anlamlandırdığına kadar her Ģey, bu bütünlüğün anlaĢılması için sorulması ve cevaplanması gereken sorunsallardır. Heterodoks, senkretik, mistik ve sözlü gelenekle aktarılan kültürlerin araĢtırılmasında daha içten anlamaya yönelik bir yöntemle araĢtırma yapmak bir zorunluluktur. AraĢtırma evreni ideolojik verilerin elde edilmesine uygundur, bu zamana kadar yapılan araĢtırmalarda da yoğun bir
Ģekilde görünmüĢtür. Olanı araĢtırabilmek için ideolojik beklentinin düĢük olması ve olanı anlamaya dönük bir zihniyet yapısına ihtiyaç vardır. Bu bakıĢ açısı ise din antropolojisinin insan öznesi temelindeki bakıĢı ile sağlanabilmiĢtir. Dinin, insanlara anlam haritaları verdiği tespitinden hareketle söyleyebiliriz ki derviĢler hakkındaki her Ģey önemlidir, bunlar dinsel anlam dünyasında önemli koordinatların iĢaretlerini vermektedir. Alevi BektaĢilik senkretik ve heterodoks özelliği ile hem resmi Ġslam‟ın ön kabullerinden farklıdır, hem de geçmiĢ din ve kültürlerin kendine özgü senkretik bir bütünüdür. Bunun içsel iĢleyiĢi hakkında bir Ģeyler söylemek Halk Biliminin ve antropolojinin önerdiği yöntem ile mümkün olmaktadır. Halk Bilimi bu anlamlarıyla, resmi din dıĢında olan inançları anlamamıza yardımcı olmuĢ, Alevi BektaĢi geleneğini anlamamıza uygun yöntem sağlamıĢ ve halkı anlamanın bir vasıtası olarak elimizdeki metinleri değerlendirmemize yardımcı olmuĢtur.
13. EĞİTİM BİLİMLERİ TERİM VE KAVRAMLARININ MODERN SÖZLÜK BİLİMİ AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ
Ayşe TUNALI 524 SAYFA
Sözlükler bireylerin öğrenme ihtiyaçlarından ortaya çıkan, bir milletin kültürel değerlerini yansıtan, dilin geliĢmesini sağlayarak dili yozlaĢmaktan kurtaran baĢvuru niteliğindeki kitaplardır. Bireyler bilmedikleri, merak ettikleri sözcükleri öğrenmek için sözlüklere baĢvururlar. Genel kavramları karĢılayan sözlüklerin yanında özel bir alana hitap eden terim ve kavram (uzmanlık alanı) sözlükleri de bireylerin öğrenme ihtiyaçlarını karĢılamak için eğitim-öğretim alanında kullanılmaktadır. Ancak terim ve kavram sözlüklerinin hazırlanıĢ amacına uygun olarak hazırlanmaması bazı sorunları da beraberinde getirmektedir.
Herhangi bir bilim dalıyla ilgilenen, belli bir alanla ilgili araĢtırma yapan bireyler, günlük dilden farklı olarak o alanla ilgili terim ve kavramları öğrenerek bir „„üst dil‟‟ oluĢturmak zorundadırlar. Fakat hazırlanan terim ve kavram sözlüklerinde hem terim ve kavramlar yeterli derecede tanımlanıp örneklendirilmediği için hem de terim ve kavramların tanımlanmasında ortak bir anlayıĢ geliĢtirilemediği için bilim dalları bu durumdan olumsuz olarak etkilenmektedir.
AraĢtırmamızda, Eğitim Bilimleri ile ilgili terim ve kavram sözlükleri incelenerek ve de örneklendirilerek tarafımızdan bir „„karma sözlük‟‟ oluĢturulmuĢtur.
14. DERNEK VE YARDIM KURULUŞLARI İÇİN WEB TABANLI BİR GÖNÜLLÜ TAKİP PROGRAMI
Said AYDINALP 81 SAYFA
Dernek ve kuruluşlara yapılan bağışlar ayni ve nakdi olmak üzere iki kısımdan oluşmaktadır. Bu bağışları ihtiyaç sahiplerine, derneğe bağlı personeller ve gönüllüler ulaştırmaktadır.
Bu çalışmada gönüllülerin takibini yapan bir yazılım geliştirilerek, ihtiyaç sahiplerine gerekli yardımın kısa sürede ulaşmasına yardımcı olacaktır. Gönüllü takip programında gönüllü kişilerin eğitim durumları en az gönüllü insan ve kurum sayısı kadar önemlidir. Çünkü eğitimli gönüllü sayısı ne kadar çok olursa toplumu bilinçlendirmek de o kadar kolay olur. Gönüllü bilgilerinin ve özellikle iletişim bilgilerinin güncel tutulması gönüllüye ulaşılmasında büyük bir önem arz etmektedir.
Gönüllü takip programı sayesinde salt verilerin tek merkezde toplanması, genel merkezin tüm gönüllü verilerini yönetmesi, şubenin kendi gönüllü verilerini yönetmesi, gönüllü ile iletişimin daha hızlı gerçekleşmesi, gönüllü sayısal bilgileri sayesinde şubeler arasında rekabetin sağlanması amaçlanmaktadır. İhtiyaç duyulan gönüllü, seçmiş olduğu hizmet alanına göre, listelenip rapor halinde sunulur. Şubeler kendi gönüllü sayısı ile genel gönüllü sayısı arasında kriterlere uygun oransal kıyaslamalar yapabilirler.
15. GAZALİDE MARİFET AHLAK İLİŞKİSİ BEDRİYE REİS 370 SAYFA
Tasavvuf geleneğinin önde gelen temsilcilerinden biri olan Gazâlî en yüksek ideal olan marifeti elde etme yolunda ahlâkî arınmanın temel sart olduğunu kabul etmistir. Nitekim onun basyapıtı niteliğinde olan "Đhyâu Ulûmiddin"de söz konusu görüsü bütün detaylarıyla ortaya konmustur. Bu tezin konusu, Gazâlî'nin düsüncesinde marifet-ahlâk arasındaki iliskidir. Müellifimizin gerek ahlâk gerekse marifet boyutuyla tasavvufî tecrübeyi nasıl tasvir ettiği, söz konusu iki boyut arasında nasıl bir iliksi kurduğu incelenmistir. Öncelikle Gazâlî'nin ahlâk görüsü ana hatlarıyla ele alınmıs ve müellifimizin uygulanmasını gerekli gördüğü yöntemler konu edilmistir. Ahlâkî arınma sürecinin her bir asaması üzerinde tek tek durulmus, süreç içerisindeki yeri ve önemi vurgulanmıstır. Dolayısıyla tasavvuf düsüncesinin temel kavramları olan tevbe, sabır, sükür, havf, recâ, fakr, zühd, ihlâs vb. birçok kavrama Gazâlî'nin bakısı irdelenerek konunun ana çatısı olusturulmustur.
Tasavvuf ehli tarafından iç tecrübe ile vasıtasız olarak elde edilen marifet, duyu organları ve akıl aracılığıyla sahip olunan bilgiden daha üstün görülmüs ve gerçek bilginin de söz konusu bilgi türü olduğu ileri sürülmüstür. Bu çerçevede Gazâlî'nin marifeti nasıl tanımladığı, ne kadar önem atfettiği üçüncü bölümün esasını olusturmaktadır. Marifetle ilgili kavramlar olan ilham, kesif, yakîn ve müsahede de konumuz açısından önemlidir. Marifetin elde edilmesi ile gerçeklesecek olan, Allah'a yakınlık, O'na duyulan sevgi, O'nunla bütünlesme ve gerçek mutluluğa ulasma gibi hususlar mahabbet, kurb, tevhid, fena ve saadet gibi terimleri karsımıza çıkarmıs ve son bölüm bu kavramlar etrafında olusmustur.
16. GÜNEŞ ENERJİSİNDEN YARARLANMA OLANAKLARI
Selçuk SAYIN 149 SAYFA
Ülkelerin sanayi devrimiyle birlikte başlayan ekonomik kalkınma yarışı, teknolojik gelişmelerin hızla ilerlemesi, nüfus artışı, insanların konforlu bir yaşam arzusu gibi nedenlerden dolayı özellikle son 50 yılda enerji tüketimi hızla artmıştır.
Günümüzde tüketilen enerjilerin yaklaşık olarak %90’nını kömür, petrol, doğalgaz gibi fosil kaynaklar oluşturmaktadır.
Fosil kaynakların rezervlerinin sınırlı olması, çevreye ve insan sağlığına zararları (küresel ısınma, asit yağmurları vb.) ve özellikle 1973’te yaşanan petrol krizi gibi sebeplerden dolayı ülkeler bu kaynaklara alternatif olabilecek temiz ve yenilenebilir enerji kaynakları ile ilgili çalışmalara başlamışlardır. Bu kaynakların başlıcaları güneş, rüzgar, hidrolik, jeotermal ve biyokütle enerjileridir.
Mimarlık ürünü olan yapılar da tükettikleri enerjilerle oluşan kirlenmelerde ve rezervlerin tükenmesinde oldukça etkilidirler. Bu nedenden dolayı, yapıların da artık yenilenebilir enerji kaynaklardan yararlanabilecek şekilde tasarlanmaları ve enerji tüketen bir unsur olmaktan çıkıp, kendi enerjisini üretebilen birer sistem haline dönüşmeleri gereklidir. Bunu sağlayacak en önemli enerji kaynağı ise güneştir. Bu bağlamda tez kapsamında yapılarda güneş enerjisinden pasif ve aktif yararlanma olanakları ayrıntılı olarak incelenmekte ve uygulama biçimleri örnek çizim ve fotoğraflarla açıklanmaktadır.
17. TOKATLI İSHAK EFENDİ’NİN NAZMU’L-ULÛM, NAZMU’L-LE’ÂLÎ VE MANZÛME-_ KEYDÂNÎ ADLI MESNEVİLERİ
(İNCELEME-METİN)
Bayram ÖZFIRAT 316 SAYFA
Eski Türk Edebiyatı yedi yüz seneye yakın bir zaman dilimi içinde ortaya konulan eserler ile kültür tarihimizin ihmal edilemeyecek bir bölümünü meydana getirir. Bu sebeple bu dönem içerisinde yazılan edebî eserlerin incelenip degerlendirilmesi ilmî bir mecburiyettir.
Edebî metinler, kültürün temel tasları ve edebiyat tarihinin aslî malzemeleri durumundadır. Milletlerin, tarihin derinliklerinden süzüp getirdikleri, sosyo kültürel degerlerinin, hayat görüslerinin, insanlıga armagan ettikleri mirasların aynası olan edebî metinler, asla ihmal edilmemesi gereken, üzerlerinde titizlikle ve ciddiyetle durulması icap eden hazineler gibidir. Kendi zengin mirasını ihmal edip baska toplumlardan kültürel degerler arayısına girmek, esyanın ve hayatın gerçegine ters düstügü gibi, kendine yabancılasmanın da bir nevi baslangıcıdır.
Tarihimizin ve atalarımızın bize emanet bıraktıgı bu kültür hazinesinin en degerli mücevherlerinin basında, hiç süphesiz ki mesnevîler gelir. Büyük bir imparatorlugun asırlar süren tarihi içerisinde, üç dilin ortak kelime kadrosu ile ve Türk, _ran ve Arap edebiyatının ifade gücü ve estetik imkânlarının vücuda getirdigi, orijinal bir sanat anlayısı ile sürdürülen din, tasavvuf, menkıbeler, tarih, folklor, gelenek ve görenek, batıl ve hakikî ilimler, felsefe, kelam, fıkıh, ilmihal vb. gibi, baska toplumlarda esine az rastlanacak derecede zengin, renkli ve verimli kaynaklardan ilham alan ve gündelik hayatın canlı izlerini bünyesinde tasıyan bir edebiyat geleneginin ürünü olan mesnevîler edebî arastırmaların ekseni durumundadır.
18. ÖRGÜT İKLİMİ ÜZERİNDE KÜLTÜRÜN ETKİSİ
LERZAN ÖNEN 138 SAYFA
Bir örgütte çalısanların isletmenin amaçlarını benimsemesi, deger yargılarını kabullenmesi, inanç ve normlara uygun iliskilerde bulunması ve beklenen davranısları göstermesi örgüt iklimi kapsamındadır. Örgüt iklimi için kısaca örgütte hissedilen psikolojik hava da denilebilir. Örgüt iklimi çalısanların örgüt kültürüne dönük ortak algılamalarını yansıtır. Bu haliyle örgüt kültürü, örgüt iklimini de kapsamaktadır.
Bu çalısmada yapılan literatür arastırması sonucunda elde edilen bulgular ısıgında kültürün örgüt iklimi üzerindeki etkisini ortaya çıkarmak adına yönetim kadroları farklı kültürlerden gelen çalsanlardan olusan çesitli kurum personeliyle yapılan mülakatlar sonucu kültürün örgüt iklimi üzerindeki etkisi degerlendirilmistir. Örgüt kültürünün de örgüt iklimi üzerindeki etkisi literatür taramaları sonucu açıklanmıs ve açık ya da kapalı örgüt ikliminin örgüt kültürüyle, örgüt kültürünün ise örgütün kurucularının ve üst yönetiminin üyesi oldugu kültürden etkilendigi ortaya konulmustur.
19. RAĞIP EL-İSFAHANİ’NİN KUR’ÂN’I ANLAMA VE YORUMLAMA YÖNTEMİ
Abdullah TEMİZKAN 266 SAYFA
Đlim tarihimizde iz bırakan çok sayıda alim vardır. Bir ya da birden fazla alanda ön plana çıkan bu alimler genel anlamda ansiklopedik bir birikime sahiptirler. Birikimlerini özgün çalısmalara dönüstürmeyi basaran bu alimler kendi çağlarını etkiledikleri gibi kendilerinden sonra gelecek nesillere de zengin bir miras bırakmıslardır. Tarihe mal olmus bu sahsiyetlerin düsünce dünyalarının kesfi, medeniyetimizin zenginliğini yansıtması noktasında önem arz etmektedir.
Râğıb el-Đsfahânî isaret etmeye çalıstığımız özgün yaklasım sahibi alimlerden biridir. Râğıb dil, tefsîr, kelâm ve ahlak alanlarında bir çok eser yazmıstır. Bu eserleriyle söz konusu alanlarda yetkinliğini ortaya koymustur. Tüm bu alanlarda söz sahibi olduğu kabul edilse bile onun temayüz ettiği alan tefsîr alanıdır. Tefsîr’de Müfredât adlı Kur’ân sözlüğü basucu eserlerinden olmayı basarmıstır. Öte yandan Müfredât adlı eseri kadar söhret bulamayan Câmiu’t-Tefâsîr’i de onun Kur’ân anlayısını göstermesi noktasında oldukça önemlidir. Söz konusu eserin girisi mahiyetindeki mukaddime’si “ Kur’ân’ı anlama ve yorumlama denemesi” olarak nitelenebilir.
Râğıb el-Đsfahânî’nin çok yönlü olması, bize onunla ilgili çalısmaların yapılması gerektiği kanaatini verdi. Ayrıca söz konusu alimin ülkemizde hak ettiği oranda tanınmaması ve onun tefsir yönüyle ilgili yeterli düzeyde çalısmaların olmaması Râğıb el-Đsfahânî hakkında çalısmanın gerekliliğine dair kanaatimizi pekistirdi. Bu sebeplerden hareketle onun tefsîr yönüne ısık tutacak bir çalısmanın olusmasına gayret ettik.
20. TÜRKİYE’DE SİVİL TOPLUM – SOSYAL POLİTİKA İLİŞKİLERİ
MELİH UĞURLU 159 SAYFA
İnsanlık Tarihi boyunca, günümüze kadar üç büyük devrim yasanmıstır. Bu devrimlerin her biri insanlıgın sosyal, ekonomik ve teknolojik olusumlarını kökünden degistirmis ve kendi dinamikleri içerisinde yeni bir düzen yaratmıstır.
Bunlardan birincisi Tarım Devrimi, ikincisi ise Sanayi Devrimi’dir. Günümüzde insanlık, bu devrimlerin üçüncüsü olan Post-Endüstriyel Devrim’in tüm dinamiklerini ve sosyo-ekonomik hayatı nasıl dönüstürdügünü birebir yasamaktadır.
Post-Endüstriyel dönüsüm süreci insan yasamının her alanını etkilemekte ve dönüstürmektedir. Bunların basında da sosyal iliskiler, kurumlar ve kavramlar gelmektedir. Devlet kavramı, devlet örgütünün etkilesimde oldugu diger örgütler ve devletin iç dinamikleri bu süreçten etkilenmekte ve sosyal yasam da buna paralel olarak dönüsmektedir. Bununla baglantılı olarak insanların gerek tekil bireyler, gerekse gruplar olarak bilinç düzeyleri, olaylara ve kavramlara bakıs açıları ve iliskileri degismektedir. Bu dönüsüm insan ihtiyaçlarının niceligini ve niteligini etkilemekte ve ayrıca bu ihtiyaçların karsılanma yöntemleri ile bu ihtiyaçları karsılayan kurumların nitelikleri ciddi bir dönüsüme ugramaktadır.
Bu asamada, küresellesme sürecinde, insan ihtiyaçlarının degisen devlet kurumunun yetersizligi karsısında nasıl karsılanacagı, devlet kurumunun ihtiyaç karsılamadaki rolünün ne olacagı, ortaya çıkan boslukların hangi olusumlarca doldurulacagı soruları gündeme gelmektedir. _nsanlık tarihi boyunca çesitli sekillerde ortaya çıkmıs olan ve siviller tarafından kurulan birlikteliklerin küresellesme sürecinde degisen niteligi ile tekrar ortaya çıkması, sivil toplum yapılanmaları yoluyla, gerek devlet kurumu üzerindeki ihtiyaçların karsılanması yönünde olusturulması gereken baskı, gerekse ihtiyaçların karsılanmasında ortaya çıkan boslugun doldurulmasının mümkün olup olmadıgı sorusunu gündeme getirmektedir.
21. İSNÂ ASERİYYE İMAMLARINDAN MUHAMMED EL-CEVÂD, AL_ B. MUHAMMED EL-HÂDÎ, HASAN EL-ASKERÎ VE MUHAMMED EL-MEHDÎ DÖNEMLERİNDE İMÂMİYYE SÎASI
Yakup Keskin 221 SAYFA
Hz. Muhammed’in vefatını takiben meydana gelen olaylar Müslümanlar arasında bir takım ayrılıklara neden olmustur. Baslangıcı siyasî nitelikli oldugu söylenebilecek olaylar itikadî bir boyuta tasınıp kurumsallasmıs, _tikadî Mezheplerin temeli atılmıstır. Bu mezheplerin en önemlilerinden biri, Siî fırkalar arasında adı geçen _mâmiyye ve Ca’feriyye olarak da bilinen _snâ Aseriyye’dir.
Siî müellifler ve _mamlarına bir takım beser üstü sıfatlar yükleyen mezhep mensupları, Siîligin Hz. Peygamberin saglıgında veya vefatından hemen sonra ortaya çıktıgı görüsü üzerinde birlesmisler ve Hilâfetin Ehl-i Beyt’ten gasp edildigini, Teseyyu’nun (Siîlesme süreci) siyasetle uzaktan yakından ilgisinin olmadıgını iddia etmislerdir. Yine imâmetin, nübüvvetin devamı oldugunu, Allah tarafından nass ile ve Rasûlü’nün bildirmesiyle veya önceki imamın kendinden sonraki imamı vâsiyet etmesiyle gerçeklestigini öne sürmüslerdir.
Bölüm 1’de Muhammed el-Cevâd ile ilgili; Muhammed el-Cevâd’ın imâmeti esnasında cereyan eden tartısmalar, Siîlerin durumu, Muhammed el-Cevâd’ın imâmetinin delilleri ve bu konuda _mâmiyye’nin kendi imâmet nazariyesini bir takım abartılı denebilecek rivayetlerle desteklemeleri üzerinde durduk. Ayrıca bu bölümde, Me’mun döneminde Ehl-i Beyt’e genel yaklasım, Muhammed el-Cevâd ve Abbâsî Halîfeleri ile iliskileri, Ehl-i Beyt adına gerçeklestirilen bazı isyanlar ve bu isyanların Muhammed el-Cevâd ile iliskilerini ele aldık.
Bölüm 2’de Ali b. Muhammed el-Hâdî dönemi ile ilgili; Siî Kaynaklara Göre Ali b. Muhammed el-Hâdî’nin imâmetinin delilleri, Ali b. Muhammed el-Hâdî’nin taraftarları ile irtibatı, Ali b. Muhammed el-Hâdî dönemi ve ölümünden sonra Siî fırkalar, Ali b. Muhammed el-Hâdî ve Abbâsî halîfeleri gibi konular üzerinde durulmustur. Ayrıca Mütevekkil döneminde Ali evladına sert bir tutum içerisine girilmesi, Ali b. Muhammed el-Hâdî’nin Samarra’ya sürülmesi, Abbâsî halîfelerinin Ehl-i Beyt’e genel yaklasımı ile Ehl-i Beyt adına gerçeklestirilen bazı isyanlar ve bu isyanların Ali b. Muhammed el-Hâdî ile baglantısını ele aldık.
Bölüm 3’te Hasan el-Askerî dönemi ile ilgili; Siî kaynaklara göre Hasan el- Askerî’nin imâmetinin delilleri, Hasan el-Askerî’nin taraftarlarıyla irtibatı, Hasan el-Askerî’nin ölümüyle Siî fırkalar ile Hasan el-Askerî ve Abbâsî Halîfeleri üzerinde durduk. Abbâsî halîfelerinin Ehl-i Beyt’e genel yaklasımı ile Ehl-i Beyt adına gerçeklestirilen birtakım isyanlar ve bu isyanların Hasan el-Askerî ile baglantısını da ele aldık.
Bölüm 4’te Muhammed el-Mehdî dönemi ile ilgili; Hasan el-Askerî’nin Oglu Üzerindeki _ddialar, Muhammed el-Mehdî’nin dogumu ile ilgili rivâyetler, Muhammed el-Mehdî’nin gaybete girme sebebi, _mâmî Kaynaklarda On _ki _mam, Mehdî ve Gaybet ile ilgili rivayetler ve Gaybet-i Sugra dönemdeki özel temsilciler ( Nâibler, Sefirler) dönemi üzerinde durduk. Ayrıca Gaybet-i Kübrâ’nın baslangıcına deginerek Tez’imizi bitirdik.
Özellikle bu bölümün hazırlamasında agırlıklı olarak Klâsik _mâmî kaynaklardan yararlanarak konuya elestirel bakmaya özen gösterdik. Kendi kaynakları ile imamiyye siasının ortaya koymaya çalıstık.
22. SİVİL TOPLUM, DEMOKRASİ VE GÜVEN
Sefa USTA 161 SAYFA
Sivil toplum, devlet otoritesinin dışında, devletten özerk, özel alan ile devlet arasında aracı niteliğinde örgütlü bir sosyal yapılanmanın olduğu, bireylerin özgürce ve bağımsız olarak hareket edebildikleri, bireyler arasında gönüllü ve rızaya dayalı ilişkilerin olduğu toplum olarak tanımlanmaktadır. Sivil toplumun en önemli unsurları sivil toplum kuruluşlarıdır. Sivil toplum kuruluşları ise; ortak bir fikir, ortak bir amaç, ortak bir hedef doğrultusunda bir araya gelmiş insanların, gönüllülük esasına dayalı olarak oluşturdukları birliktelikler olarak tanımlanmaktadır.
Sivil toplum ve demokrasi birbirlerinin ön koşulları ve birbirleriyle örtüşen kavramlardır. Sivil toplum, demokrasinin yaşanabildiği toplumlarda kendine yaşam alanı bulabilirken, demokrasi ise özgürlüklerin yaşanabildiği, sivil toplum alanının geniş tutulduğu toplumlarda kendine daha kolay yer bulabilir ve daha kolay kabul görebilir.
Sivil toplumun ve demokrasinin oluşumu için önemli unsurlardan birisi, sivil toplum kuruluşlarıdır. Bu kuruluşlar ancak özgür bir toplumda etkinlik gösterebilirler. Demokratik olmayan, özgürlüklerin tam olarak yaşanmadığı toplumlarda, sivil toplumun ve sivil toplum kuruluşlarının varlığından söz edilmesi pek mümkün değildir.
Çoğulcu demokrasiler ancak halkın katılımı ile gerçekleştirilebilir. Halk kendisini ilgilendiren konularda söz sahibi olur ve toplumu ilgilendiren kararların alınmasına katkı sağlayabilir. Karar alma sürecine halkın daha çok dâhil edilmesinin gerekliliği sivil toplumun ve sivil toplum kuruluşlarının önemini artırmıştır. Bu bağlamda, katılımcı demokrasinin önemli unsurlarından biri olan sivil toplum kuruluşlarının, hem vatandaşın görüş ve düşüncelerinin hükümete aktarılmasında hem de hükümetin uygulamak istediği politikaların halka aktarılmasında devlet ile vatandaş arasında aracı rolü üstleneceği söylenebilir.
23. TÜRKİYE’NİN ENERJİ KAYNAKLARI ve ALTERNATİF BİR KAYNAK OLARAK RÜZGAR ENERJİSİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
GELENGÜL KOÇASLAN 144 SAYFA
Enerji sadece yaşamın varlığı için değil, ekonomik büyüme için de can damarıdır. Enerjiye olan gereksinim sanayi devriminden bu yana hızla artmaktadır. 1970-1980 yılları arasında yaşanan enerji krizlerinden sonra enerji politikaları hükümetler tarafından tekrar gözden geçirilmiştir. Ham petrol fiyatlarında meydana gelen artışların ödemeler dengesi ve çevre korunması üzerindeki negatif etkilerinden sakınmak için enerji arzında yeni alternatifler araştırılmıştır. Yenilenebilir enerji kaynakları rüzgar, güneş, hidrolik, jeotermal, biyokütle ve hidrojen yeni alternatif enerji kaynaklarıdır ve son zamanlarda fosil kaynaklar karşısında rekabet gücüne sahip olmuşlardır.
Yerli bir kaynak olması ve sera etkisi yaratmaması nedeniyle rüzgar enerjisi ülkeler tarafından en fazla tercih edilen seçenektir. Türkiye artan enerji talebini dengelemek üzere rüzgardan elektrik üretmek için yeterli potansiyele sahiptir.
Türkiye enerji programlarında yapacağı düzenlemelerle, uluslararası piyasada rüzgar enerjisi teknolojisinde rekabetçi bir konum kazanabilecektir. Bu çalışma Türkiye’deki fosil enerji kaynakları, kullanılabilir rezervleri ve fosil kaynak kullanımının çevre üzerindeki etkilerini içermektedir. Ayrıca Türkiye’nin yenilenebilir enerji kaynakları ve yenilenebilir enerji kaynakları politikası incelenerek, özellikle yaygın ve hızla gelişen teknolojisi ile rüzgar enerjisinden Türkiye’de yararlanma olanağı vurgulanmaktadır.
24. BİR HALKLA İLİŞKİLER MODELİ OLARAK DUYURU: TSK BRİFİNGLERİ ÖRNEĞİ
Arsev Umur Aydınoğlu 142 SAYFA
Her halkla ilişkiler faaliyetinin arkasında kurumsal ya da bireysel bir destek oluşturulması veya mevcut desteğin kuvvetlendirilmesi amacının bulunduğu genel kabul görmektedir. Bu desteğin oluşturulabilmesi veya mevcut desteğin kuvvetlendirilebilmesi için hedef kitlenin bir konuya, bir fikre, bir inanışa veya bir ürüne duygusal ya da mental açıdan ikna edilmesi gerekmektedir. Bu ikna iki şekilde olmaktadır: İlki duyguların harekete geçirilmesi; ikincisi konu, fikir, ürün hakkındaki enformasyon açığının kapanmasıdır. Hedef kitleyi ikna etmek için yapılan düzenli iletişim faaliyetleri halkla ilişkiler performanslarının en önemlisidir. Bu faaliyetler; amacına, iletişim modeline, bilimsel çalışmalardan faydalanılmasına, iletişimsel niteliğine göre 1984 yılında Grunig ve Hunt tarafından tasnif edilmişlerdir.
İkna etmek için etkili söz sanatı kullanma anlamına gelen retorik ise ilk kez Aristo tarafından sistematize edilmiş ve günümüze kadar ana hatları değişmemek suretiyle zenginleştirilmiştir.
25. SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA ÇERÇEVESİNDE TÜRKİYE’DE ENERJİ SEKTÖRÜ VE POLİTİKALARI
FEVZİYE KARADAŞ 208 SAYFA
Ekonomik büyümedeki önemli rolü ile enerji, kalkınma sürecinin en önemli unsurlarından birisidir. Dünya pazarlarında Türkiye’nin rekabet gücünü artırmak üzere ekonomiyi büyütecek ve yaşam standartlarını yükseltecek yeterli, sürekli ve temiz enerjinin temini, “sürdürülebilir enerji politikaları” ile mümkündür. Çevre konusunda, ülkemiz düzeyinde özellikle büyük şehirlerde yaşanan hava kirliliğinden kurtulmak, bugün kullandıklarımızdan daha az kirleten enerji kaynakları ve teknolojileri kullanılması ile mümkündür. Ulusal çıkarlarımız ise ithal yakıtlara olan bağımlılığın azaltılması için yerli kaynaklar olan yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımını artırmamızı zorunlu kılmaktadır. Ayrıca enerjinin verimli kullanılması, makro ve mikro ekonomik etkileri ile Türkiye’nin kalkınma sürecinde önemli bir yere sahiptir. Bu anlamda Türkiye’de sürdürülebilir enerji yaklaşımı giderek önem kazanmaktadır. Bu çalışmada, sürdürülebilir enerji politikalarının temelleri olan yenilenebilir enerji kaynakları, enerji verimliliği ve enerji kullanımının çevresel etkileri, öncelikle küresel düzeyde ele alınmakta, daha sonra Türkiye için enerjide sürdürülebilirliğin önemi ve bunu sağlamanın yolları üzerinde durulmaktadır
26. SİVİL TOPLUM KURUMU OLARAK TÜRKİYE’DE DERNEKLERİN PROFİLİ
Şaban ACAR 185 SAYFA
Günümüzde ulusal ve uluslar arası medya organlarında sivil topluma ve/veya sivil toplum kuruluĢlarına gönderme yapılmayan gün yok gibidir. Yazılı, görsel ve elektronik ortamda yayın yapan medya kuruluĢları, Dünya‟nın çok farklı yerlerinde en temel insan hakları ile ilgili konulardan hayvan haklarına, çevresel konulardan bağımsızlık hareketlerine, çocuklara karĢı Ģiddet uygulanmasının önlenmesinden nükleer silahlanmaya, etnik ve dini konulardan daha özel ve dar alanlı konulara, köyünü güzelleĢtirmek için çalıĢan insanından, çeyrek asırdır ülkesinde yaĢanan Ģiddet ve terör belasından kurtulmak için Demokratik Açılım yapmaya çalıĢan ĠçiĢleri Bakanına (icisleri.gov.tr) kadar, insanoğlunun ilgi alanına giren hemen her konuda sivil toplumun ve sivil toplum kuruluĢlarının etkinliklerine, açıklamalarına, eylemlerine sayfalarında,haber bültenlerinde ve/veya diğer programlarında yer veriyorlar (Ryfman, 2006:9). Bu kadar çok gündemde olan, hakkında yazılan, konuĢulan, akademik araĢtırma ve çalıĢmalara konu olan Sivil Toplum nedir? Her derde deva bir ilaç mı? Ülkemiz özelinde bakıldığında 12 Eylül Ġhtilali‟nden sonra ”yapacak bir Ģey olmalı” diyenlerin, bir çıkıĢ kapısı arayanların, küstükleri toplumla barıĢmak isteyenlerin bir keĢfi mi? Sığınacak bir yer arayanların 80 Eylül‟ünün fırtınalı denizinde sığındıkları emin bir liman, bir tanrı mı? (Türköne, 1997:22).
Yine, “Sivil Toplum”la birlikte kullanılan “Sivil Toplum KuruluĢları” veya kısaca STK‟lar. Aynı soruları STK‟lar için de sorabiliriz: Nedir Sivil Toplum KuruluĢları? Ne iĢe yararlar? Nitelikleri nelerdir? Türkiye‟de ne zamandan bu yana vardırlar? Tek tip kuruluĢlar mıdır, yoksa farklı çeĢitleri var mıdır? Nasıl bir ortamda var olurlar? Bu kuruluĢların adı hemen her zaman demokrasi ile birlikte kullanıldığına göre demokrasi ile olan bağları nedir? Demokrasinin olmadığı ülkelerde yaĢayamazlar mı? Devlete bağlı mıdırlar? Devletle olan iliĢki ve etkileĢimleri nelerdir?
27. BEKTAŞİ VELÂYETNÂMELERİNDE MADDİ KÜLTÜR
Sedat ÖZDEMİR 438 SAYFA
Anadolu sahasındaki ilk etkilerini 13. yy’ın ikinci yarısından itibaren görmeye basladıgımız Bektasi kültürü, ardında bıraktıgı sözlü ve yazılı eserleriyle Halk Edebiyatı için bulunmaz bir hazinedir. Bektasi ögretisi ile ilgili eserlerin nesredilmesi ve bunların degerlendirilmesi de bu hazinenin ortaya çıkarılmasına yardımcı olacaktır. Milletimizin varlıgını sürdürmesindeki en önemli etkenlerden biri olan manevi degerlerin devamı, kültür tarihimizin iyi bilinmesine ve gelecek kusaklara aktarılmasına baglıdır. Bu da ancak kültürümüzün meydana getirdigi maddi ve mânevî eserlerin incelenip arastırılması ile olur. Bu eserlerin büyük bir kısmı da edebî eserlerdir.
Türk halk kültürü ve sosyal hayatı içinde Bektasilik anlayısının önemli bir yeri vardır. Baslangıcı _slam öncesi inançlara kadar götürebilen bu anlayıs zamanla gelisip yaygınlasarak Türk toplumunda kitleleri arkasından sürükleyen tasavvufi bir akım hâline gelmis, zengin Türk sosyal hayatı ve tasavvufi inanç mozaigi içerisinde Osmanlı zamanında en etkili Türk tarikatı
olmustur.
Bektasiligin diger anlayıslara göre daha fazla yayılması ve zamanımıza kadar bu anlayısın tasınmasında en önemli etkenlerden birisi de bu anlayısının güçlü ve zengin edebiyatından kaynaklanmaktadır. Bektasi sairleri, siirleriyle bu anlayısı estetiklestirerek sonraki nesillere basarıyla aktarmıslardır. Sözlü gelenek içinde kabul gören bu siirler dilden dile aktarılarak zamanımıza kadar gelmistir.
Hacı Bektâs-ı Veli, Türk sufiliginin en önemli kisilerinden biridir. 11. yüzyılda Ahmet Yesevî’nin ögretileri ile baslayarak gelisen ve onun yetistirdigi erenlerle Anadolu’ya tasınan tasavvufi düsünce Hacı Bektâs-ı Veli ile belirli bir temele oturtulmus, yüzyıllarca Türk sosyal hayatının içinde varlıgını korumustur.
Baslangıcı itibariyle bünyesinde Türklere ait karakteristik özellikleri barındıran, odagına “insan”ı alan, amacını “_nsan-ı Kâmil” olarak açıklayan, “Eline, beline, diline hâkim ol.” sözünü kendisine düstur edinen, temeli hosgörüye dayanan felsefesiyle Bektasilik, kitleler arasında kısa zamanda yayılmıstır.